© Haber Rize 2022

Adalet arayan ailelerin avukatı Can Atalay

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, ÖFG TV'de Hendek Havai Fişek Fabrikasındaki Patlamada Adalet Arayan Ailelerin Avukatı Can Atalay'ı konuk etmiştir.

Sakarya Hendek Patlaması işçilerinin ve ailelerinin yaşadıkları büyük bir dram, büyük bir üzüntü.

Pazartesi duruşmadaydım, aylardır süren bir dram, büyük bir üzüntü. Sakarya Hendek'te ki fabrikada patlama sonrasında hayatını kaybedenlerin yakınları oradaydı, siyasiler oradaydı ve karar günüydü dün. Karar açıklandı. Karar üzerinde konuşmak gerekiyor, gereken ceza verildi mi? Ne oldu? Ne bitti? Neden bu kaza oldu? Tüm bunları konuşmak gerekiyor. Sakarya Hendek Patlaması ile ilgili Av. Can Atalay ile konuşacağız. Avukat Bey bize ayrıntılı bir şekilde olayı baştan sona anlatacak, yorumlayacak, bu çok önemli. Pazartesi oradaydık, duruşmayı takip ettik ve bugün de geniş anlamda bir yorumlamayı sizlere sunmak istiyoruz.

Gergerlioğlu: Can Bey merhaba hoş geldiniz. Pazartesi duruşmadaydık, oldukça gergin bir duruşmaydı, karar günüydü ve herkesin gerginliği dikkat çekiyordu. Geniş bir katılım vardı, hukukçular, hukuk dernekleri, Türkiye Barolar Birliği, CHP, İşçi Partisi ve HDP adına ben katılmıştım ve başka siyasi parti dernekleri, STK'lar, Demokratik Kitle Örgütleri, Sakarya Barosu önemli bir katılım vardı ve aileler son derece gergindi, büyük bir dram yaşadılar, büyük bir kayıp yaşadılar ve oradaki hanımefendinin ifadesiyle ancak yüreğimizdeki ateşi yangını adaletli bir karar söndürür diyordu vefat edenlerden birisinin eşi, sadece o değil hepsinin böyle düşündüğünü tahmin ediyorum. Ne oldu? En baştan alalım Sakarya Hendek Patlaması neden yaşandı? Durup dururken bir fabrikada patlama neden olur? Nelere dikkat edilmemişti? Bu süreç içinde neler yaşandı? Baştan sona konudan bilgisi olmayan kamuoyunu aydınlatacak düzeyde bir açıklamayla konuşmanıza başlamanızı istiyoruz.

"Ben şunun şunun şunun mezarlarını da her bayramda ziyaret ediyorum ve dua ediyorum çünkü benim oğlumun bir parçası onların mezarına defnedilmiş olabilir"

Av. Can Atalay: Burası bir havai fişek fabrikası ve bu havai fişek patlamasında patlama ilk defa yaşanmıyor, 2009'da, 2010'da, 2011'de, 2012'de, 2013'de, 2014'de patlamış ve hiçbir hukuki sonucu olmadığı için, hiçbir hukuki karşılığı olmadığı için işveren ve başkaları açısından da aynı süreci yaşamaya devam etmişler. İşçi canı yitip gidebilir, işçi canının yitip gitmesinin onlar açısından bir cezai müeyyidesi yok, çok açık! Tazminat hukuku açısından da bir karşılığı olmuyor! Bunu şöyle genelleyebiliriz; Türkiye'nin dört bir yanında Soma'dan Ermenek'e Türkiye kapitalizminin en ucuz maliyet kalemi işçi canı. Hendek'teki havai fişek fabrikası da bunun en somut örneği. Önlemleri almamaları bir yana üretimi arttırmak gerekçesi ve üretimi arttırabilmek için bu gerekçenin, bahanenin arkasına saklanarak depolayabileceği patlayıcı miktarını misli misliyle arttırarak faaliyete devam ediyorlar. O kadar ciddi bir patlama ki bu; Kandilli Rasathanesi patlamayı ölçtü. Sakarya, Kocaeli ve doğuya doğru gidersek Düzce'ye kadar hissedilen bir patlama bu. Herkes deprem olduğuna emin. Haberlerden patlama olduğunu görene kadar bundan emin! O kadar şiddetli bir patlama ki bu; insanlar cenazelerini teslim alamıyorlar! O kadar şiddetli bir patlama ki bu; en şanslı olanı böyle bir ifadeyi burada kullandığım için özür dilerim ama babası defalarca aktardı bunu şu sayıda kemik testimi aldım onu vereceğim diyor ve aynı baba isimler söyleyerek "Ben şunun şunun şunun mezarlarını da her bayramda ziyaret ediyorum ve dua ediyorum çünkü benim oğlumun bir parçası onların mezarına defnedilmiş olabilir, onların evlatlarının, eşlerinin, babalarının bir parçası benim oğlumun kemikleri ile beraber defnedilmiş olabilir." Diyor, bu kadar ağır bir durumla karşı karşıyayız. Burada bir Çin Mahallesi denen yer inşa ediliyor.

Sorumlu olan sanık dedi ki: "Biz kaçak barut üretiyorduk."

Çin Mahallesi denilen yerde yapılan işi oradan sorumlu olan sanık dedi ki: "Biz kaçak barut üretiyorduk." Kaçak barut üretiliyordu burada ve dedi ki: "Çin Mahallesi yapılan denetimlerde hiç yokmuş gibi davranılıyordu, Çin Mahallesi denetimden kaçırılıyordu." Bu sanık sorumlu, imza yetkilisi olmamak için çok direniyor! İmza yetkilisi, sorumlu düzeyde birisi ikna edilmesi şu şekilde oluyor; sanık Yaşar diyor ki: "Şu ana kadar kimin başına bir iş geldi ki senin başına bir iş gelsin. Biz herkese sahip çıkıyoruz, işçi ölebilir ama herhangi bir sorumlunun başına bir iş gelmez, biz bunu temin ederiz ayrıca sen bizim akrabamızsın, kimsenin başına iş getirmedik senin başına iş getirmeyiz." O uzun uzun duruşmalarda şunu anlattı; denetim olacağı zaman Çin Mahallesi kapatılıyor, denetimciler oraya geliyorlar, Çin Mahallesi'ni hiçbir şekilde denetlemeden gidiyorlar. Peki bu nasıl oluyor? Sanık olmayan bir emekli polis var! Bu sanıklar dediler ki: "O bölgeden emekli o polis bize Jandarmadan polisler ve diğer denetim idarelerinden biri getirildi." Olabilecek en büyük kabuslardan bir tanesi! Ben kişisel gözlemimi söyleyim patlamanın büyüklüğü açısından biz o gün; Baro Başkanları'nın yürüyüşü nedeniyle ona destek vermek için Ankara yolundaydık, biz patlamayı sonrasındaki dumanı gördük! Havadaki atmosfere doğru uzayan etkisini görüyorduk.

İnsanlar cenazeleri alınıyor, cenazelerini kaldırmaya çalışırken MÜSİAD isimli işveren örgütü, moral yemeği veriyor!

Patlama anında çeşitli bilgi belgenin olay yerinden çıkartılmasına ilişkin bir kaygı var ve bu kaygı nedeniyle hızlıca el konuluyor, peki bu patlama sonrasında ne oluyor? İnsanlar cenazeleri alınıyor, cenazelerini kaldırmaya çalışırken MÜSİAD isimli işveren örgütü, moral yemeği veriyor! İşçi cenazeleri teşhis edilememiş, daha hiçbir şey yok ortada fakat lüks arabalarla, ciplerle gelen sermayedarlar belki de kendilerine en fazla yakışanı yaparak moral yemeği yiyorlar, ölen işçi sınıfı moral yemeği yiyen sermaye sınıfı. Bu görüntü ile birlikte başka bir tepki oldu, olay tarihi itibariyle ceza dosyasında sorumlular, ceza dosyasındaki mücadeleye talip olduk. Gerekçemiz şudur; Türkiye'de insanlarımız yoksullaştırılıyor, haklarından yoksunlaştırılıyor ve bunun sonucunda eğitim hakkına erişmek isteyen, eğitim hakkına erişmeye çalışan çocuklarımız Aladağ'da bir yurtta bir kaçak cemaat yurdunda yanarak ölüme gidiyorlar. Elektrik kaçağı nedeniyle göz göre göre ölüme gidiyorlar. Soma'da göz göre göre ölüm koşullarında, Hendek'te göz göre göre ölüm koşullarında çalışmaya mecbur kalıyorlar. Belki de daha acayibi kimisi hafta sonu gezmesi için, kimisi daha ucuz olduğu için bindiği trende özelleştirme politikaları sonrasında Çorlu'da Ankara Yüksek Hızlı Tren de aynı niteliktedir ölüyorlar! Bu iş böyle sürmemelidir, Türkiye'de yurttaşların canı önemsiz bir maliyet kalemi olmamalıdır! Bu konuda bir teşhir faaliyeti sürdürülmelidir, toplumun ilgisi burada ısrarla tutulmalıdır, bu yönde ısrarlı bir çaba sürdürülmelidir, bunun önemi kadar Türkiye'nin bu adaletsizlik krizi içerisinde dahi örnek yargı kararları elde edilmeye çalışılmalıdır. İlk duruşma bütün öncesindeki ısrarlı taleplerimize rağmen çok küçük duruşma salonunda yapılmaya çalışıldı, o tarihteki Sakarya Baro Başkanı ünvanlı kişi duruşmadan 1 gün önce bir sabotaj iddiası anlatmaya başladı! İnanılır iş değil, gerçeklik ile uzaktan ilgisi olsa emin olun en fazla bizim üzerimize gideceğimiz bir husus fakat olmayacak bir yola tenessül edildiğini anladık ve tepki gösterdik. Aynı zamanda Hendek İçin Adalet yazan, siyah üzerine kırmızı pankarta sahip çıkan işçilere, işçi yakınlarına, ağırlıklı kadın polisin yapmaya çalıştığı zulme işaret etmek isterim. Katiller ile uğraşmaya, göz göre göre 7 işçinin ölüme gitmesinden sorumlu olanlarla uğraşmayan insanların polis sözünü söylemesine engel olmaya çalışmıştır. Burada bence çok önemli bir şey oldu; hızlıca biz yürümek ve sözümüzü söyleme kararlılığını gösterdik ama görüntüde göreceğiniz üzere ağırlıklı olarak kadın olan bu işçiler ve işçi yakınları, aileleri, eşleri, anneleri ya da çocukları direndiler, sözlerini söylediler ve belki de daha önce hiç kamuoyu önünde konuşmamış bu insanlar sizden benden daha fazla toplum önünde konuşur hale geldiler, yıllardır toplumu yanlış ve bence suç niteliği şeklinde bölmeye çalışanlar buradaki insanların başörtülü insanların söyledikleri söz karşısında bence bir işaret aldılar. Bu başka bir andır, Hatun ablanın, Merve'nin, Muammer abinin sözü ve diğer tüm insanlarımızın sözü Türkiye tarihine yazıldı. Bu sabotaj iddiasına tekrar dönüyorum. Sabotaj iddiası bir düşkünlük hali olarak devam etti. Gerekçe; bir Twitter adresi demiş ki; "Hendek'teki patlamayı biz yaptık." Birileri üstlenmiş!

Gergerlioğlu: Bir örgüt adına mı?

Fabrikada deprem olabilecek depolanması mümkün olan üzerinde patlayıcı misliyle üzerinde patlayıcı depolandığına ilişkin en ufak bir kuşku yok.

Av. Can Atalay: Ben duymadım, söylemeyim, bir kıymet veriyormuş gibi algılanmamak için, benim daha önce ismini duymadığım örgüt olduğunu iddia eden bir Twitter adresi. Biz itiraz ettik. Buna ilişkin delil yok, yapılan soruşturma var buna ilişkin Hendek Cumhuriyet Başsavcılığı, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma yapmış buna ilişkin bilgi belge yok takipsizlik kararı var. Mahkeme bizim itirazlarımıza rağmen benim daha önce örneğini görmediğim şekilde Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı'na, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne, Jandarma Genel Komutanlığı'na, Hendek ve Sakarya Cumhuriyet Başsavcılıklarına yazdı. 5 ayrı ciddi kamu kurumuna yazdı. Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan yanıt geldi: "Böyle bir şey yoktur. Bu Twitter ve benzeri Twitter adresleri olur olmaz işi, kendilerini güçlü göstermek ve etkili oldukları izlenimi oluşturmak için ciddi alınacak bir şey değildir." Dedi İstihbarat Teşkilatı, Jandarma Genel Komutanlığı da, Emniyet Genel Müdürlüğü de bunu söyledi, savcılıklar da buna ilişkin bilgi, belge, delil yok tam aksi var. Bu mesele çöp oldu! Geriye duruşma salonunda işçi tehdit etmek, hakkı olan tazminatı vermek ya da vermemek ile işçiyi tehdit etmek. "Herkes ayağını denk alsın." Demek oldu! İşçi aşağılamak oldu, işçilerin düzgün ifade edemediği hususların üzerinde tepinmeye cüret etmek oldu, her seferinde avukat arkadaşlarımız buna hak ettikleri yanıtı verdiler ama buna cüret edildi. Yetmedi, duruşmayı izleyen milletvekillerinin isimleri ağza dolandı, partilerin ismi ağza dolandı. "Cumhuriyet Halk Partisi'nin burada ne işi var? Halkların Demokratik Partisi'nin burada ne işi var? Ahmet Şık'ın burada ne işi var? Baroların burada ne işi var? " olmadık yola başvuruldu! Avukat tehdit edildi. Dün bir kısmını gördünüz, içeride dışarıda avukat tehdit edildi. Duruşma içerisinde şu hususları özellikle söylemek gerekir; bu fabrikada deprem olabilecek depolanması mümkün olan üzerinde patlayıcı misliyle üzerinde patlayıcı depolandığına ilişkin en ufak bir kuşku yok.

Gergerlioğlu: Mevzuat dışı olduğuna dair net bilgi belge var.

Mahkeme heyetine: "Daha gençsiniz, yüksek makamlar görürsünüz. Sizden bir umudumuz kalmadı." diye lafa devam eden sanığa indirim uyguladılar ve en az bunun kadar şaşırtıcı olan alt sınırdan verdi cezayı.

Av. Can Atalay: Misliyle. İş sağlığı, işçi sağlığı, işçi güvenliğine ilişkin alınması gereken önlemlerin hiçbir alınmamış. Sütre, sığınak yok. İş yerinde imza atmaya yetkili personelin 6331 sayılı kanun ile bu konuda yetkilendirilmiş ve görevlendirilmiş personelin sadece imzacı haline getirildiği, arkada Ali Rıza Ergenç, Yaşar isimli sanık ve özellikle Hasan isimli sanığın kurduğu bir mekanizma ile onların uyarılarının eksik de olsa uyarılarının göz ardı edildiği ve bu mekanizmanın esas olarak işçi canını hiçe sayarak devam ettiği için kaçak barut üretimi olduğu hem o birimin sorumlusu sanığın ifadesi ile sabit, hem savunma tanığı olarak sanık patronları avukatlarının mahkeme dosyasına bildirdiği laboratuvar çalışanının ifadesi ile sabit, kaçak barut üretiliyor. Kaçak barut üretiminin hem mahiyeti hem de bunun sonucunda yapılan üretim ile ilgili başka iddialar var ama iş sulanmasın diye biz bunları dillendirme konusunda son derece dikkatli davrandık, bunlar da çok açık ve biraz önce imza yetkilisinin söylediği sözü söyledik ama onun dışında da sanık Aslı, Asiye diğer sorumlular bunlar. Onların beyanları ile esas olarak işçi canının 1-2-3 ölür ve biz bununla baş ederiz yaklaşımı ile hiçe sayıldığı da açık durum bu! Bir işçi kardeşimizin titreyerek geldiği kürsüde başörtüsünü düzelterek, elleri titriyor öyle düşünün; şunu dediğini duydum: "Hiçbir işçinin doğasında fıtratında, ölüm yoktur, risk vardır, önlem vardır." Dedi. oradan Tayyip Erdoğan'ın Soma katliamlar sonrası ifadelerine yanıt getirildi. Bunu neden söyledim? Çünkü sanık Yaşar her duruşmada İçişleri Bakanı Soylu'nun ismini ağzına aldı, onlarla şahsen görüştüğünü, onların kendilerine söylediği hususları ve buradan aldığı güç ile de gelip bize mahkeme heyetine ve ailelere parmak salladı. Son duruşma itibariyle ise; MÜSİAD'a üyelik olur, tam olarak ifadesini söylemeye çalışayım, istifa olmaz denildi kelimenin gerçek anlamı politik savunma yaptı sonucunu gördük! En son duruşmada; politik savunma yaptı, gerçekten bir politik savunma örneğidir. Israrla davanın politik bir dava olmadığını ve dosyada görev alan avukat arkadaşlarımızın kimlikleri nedeniyle son duruşmada söylenen şey sınıf mücadelesinin duruşmasının sürdürülemeyeceği, onun sosyologların ve felsefecilerin konusu oldu gibi şeyler söyledi sanıklar. Özellikle Yaşar! Buz gibi politik bir savunma yaptı, MÜSİAD'ın ismini vererek, kendisinin bu davaya sahip çıktığını ve bundan geri adım atmadığını söyleyerek bir konuşma yaptı! Karar açıklandı, kararın şaşırtıcı özelliği ve şaşırtmayan özelliği var. Ben canilikle olası kast ile insan öldürmekten ceza verileceği yönünde, özellikle Ali Rıza Ergenç, Yaşar ve Hasan'a ve Erşan'a da ceza verileceğini umuyordum. Öyle umduğum için bu dilekçenin altına imza attım. Buna ilişkin bence şerhler de vardı fakat taksirle ağırlıklı olarak hüküm kurdu, daha önceden Yargıtay kararı var, daha öncede bu fabrikada yaşanan olaylarla ilgili taksirde ceza vermişsin, artık bilinçli taksirden ceza vermen gerekir diyor Yargıtay 2015 itibariyle. Ona rağmen taksir sınırında durdu. Ali Rıza Ergenç ve Yaşar'a bilinçli taksirden ceza verdi. Olası kasttan ceza verilebilecek belki de yegane dosya budur! Soma Davası'nı da başından sonuna kadar takip etmiş biri olarak söyleyeyim; Soma'daki durum ağırdır buradaki durum daha ağırdır. Daha net bir olası kast dosyasıdır bu ve bilinçli taksir dedi, hadi bilinçli taksir dedi, duruşma boyunca bize de ailelere de, işçilere de, mahkeme heyetine de parmak salladı. Mahkeme heyetine: " Daha gençsiniz, yüksek makamlar görürsünüz. Sizden bir umudumuz kalmadı." Diye lafa devam eden sanığa indirim uyguladılar ve en az bunun kadar şaşırtıcı olan alt sınırdan verdi cezayı.

Gergerlioğlu: 22 yıl da verebilirdi yani.

Av. Can Atalay: Tabi verebilirdi. Burada indirimin uygulanamayacağı çok açık, şuradaki hal tavırdan. Duruşmada işittiğimiz, hadi avukatlarını unuttum, avukatlara yönelik her duruşmada tehdit, işçi aşağılama, işçi tehdit, mahkeme heyetine parmak sallama burada indirim çıkmaz, olmaz. Bunu bir muhalif politik bir davada yapsa indirim olmadığı gibi üst sınıra doğru çıkar hızlıca. Çok net siz de gördünüz dün!

Gergerlioğlu: Olası kast ile ilgili sizin hakim yanlış karar verdi, olası kastta şu nedenlerden dolayı karar vermelidir diyeceğiniz hususları kısaca özetleyebilir misiniz?

Av. Can Atalay: Biraz önce saydığım tüm hususlar şunu gösterir; sonucu görmüş olacak olanı, olabilecek olanı görmüş olursa olsun demiş! Daha önce olmuş ve başına bir iş gelmemiş o yüzden tedbir almaya gerek duymamış.

Gergerlioğlu: Öncesinde vukuat var yani burada. Tekrar olabilme ihtimali var ve bundan dolayı olası kast özellikle olmalı diyorsunuz.

Türkiye kapitalizminde en ucuz maliyet kalemi işçi canı olamaz, bu böyle sürmez.

Av. Can Atalay:Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin kararı var. Yargıtay 12. Ceza Dairesi diyor ki: "Bu fabrika daha önce bu iş olmuş, taksirden ceza veremezsin, bilinçli taksire çıkman gerekir." Bilinçli taksire çıkman gereken diyen Yargıtay bir kararı uyarınca bilinçli taksire çıkman gerekir demiş, şimdi de olası kasta çıkman gerekir. Soma Davası ile ilgili olarak Yargıtay 12. Ceza Dairesi'ni anımsatmak istiyorum, Türkiye'nin bu koşullarında bu adaletsizlik krizi içinde Yargıtay 12. Ceza Dairesi o kararı verdi. Dedi ki Yargıtay 12. Ceza Dairesi Soma ile ilgili: "Burada olası kast olduğu çok açık, buradan karar vermen gerekir." Sonra ne oldu? 5 üye ile vermişti Yargıtay 12. Ceza Dairesi bu kararı, HSK üyesi Kenan İpek Yargıtay 12. Ceza Dairesi'ne getirildi. 5 üyenin 3'ü değiştirildi, 2 üyenin Başkan ve kıdemli üyenin muhalefet şerhlerine yeni gelen 3 üyenin oyuyla o karar değiştirildi. 5 ay Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı o dosyaya itirazda bulunmadı, istisnai bir yolu bekledi, üye yapısı değiştirdikten sonra verdi bu kararı. Bunlar olası kast dosyaları. Türkiye kapitalizminde en ucuz maliyet kalemi işçi canı olamaz, bu böyle sürmez. Taşın üstü çatlar, her kim itikat sahibiyim diyenin sınava çekileceği husus budur. Gerisi laf-ü güzaftır, kuru laf ile de bizim işimiz olmaz. Çok teşekkür ediyorum.

Gergerlioğlu: Sağ olun son 1-2 dakikada da programa katılamadı merhumların yakınları, çok gerginlerdi, onunla ilgili sağlık sıkıntıları yaşıyorlar şu anda. Onların ruh hali ile ilgili 1-2 dakikada da sonuç hakkında tepkileri hakkında bilgi verirseniz seviniriz Can Bey.

Bilinçli taksir olacak iş değil, ailelerin bizim kadar artık hukuki bilgileri var, bizden fazla belki ama bu ikisine içerlemiş durumdalar.

Av. Can Atalay: Ben mağdur ifadesini sevmiyorum açıkçası, bu insanlar mücadele ediyorlar. Diyorlar ki: "Bizim amacımız var, ateş düştüğü yeri yakar, giden gelmez, bizim acımız ömr-ü hayatımız boyunca sürecek ama bizi bir nebze soğutacak olan şey; yeni acılar yaşanmaması için bir tutam katkıda bulunabilmek fakat iki şeye çok tepkililer; indirim uygulanmasına ve alt sınırda kalınmasına. Bilinçli taksir olacak iş değil, bizim kadar artık hukuki bilgileri var, bizden fazla belki ama bu ikisine içerlemiş durumdalar ve canları sıkkınlar. Muhataplar ve tekrar söyleyeyim daha önce kamera önünde topluluk önünde konuşmamış kadınlar, ablalarımız, kardeşlerimiz benden daha iyi meram anlatıyorlar. Bir kazanım varsa bu mücadelenin kazanımıdır ve Türkiye'nin geleceği esas olarak bunun üzerine, kendi hakkı için mücadele eden, emeği ile geçinen yurttaşın üzerine bina edilecektir!

Gergerlioğlu: Son olarak temyiz aşamasında ne bekliyorsunuz süreçten?

Türkiye bu adaletsizlik krizinden çıkacaksa en önce Hendek'teki patlama hesaba çekilecektir

Av. Can Atalay:İstinaf var temyizden önce, İstinaf ben samimiyetle olası kast bekliyorum, bunu delalet olsun diye söylemiyorum, bir sosyalist olarak kamuoyunu ikna etmeye çalışmıyorum, can-ı yürekten dosyaya bakıyorum, buz gibi bir cerrah soğukkanlılığı ile bu bir olası kast dosyası. Olası kastın laboratuvar ortamında cisimleşmiş hali, o kadar net söyleyeyim. Biraz önce Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin Soma ile ilgili bulaştığı, karıştığı işi söyledim, o tür şeylerle karşılaşacağız diye düşünüyorum. Yaşar Coşkun bile duruşmada: "Zaten ben İstinaf'a ve Yargıtay'a anlatacağım." derdimi diyerek söyledi ve biz bu işi bırakmayız, avukat arkadaşlarımız bu işi bırakmaz. Duruşmalar boyunca bizi yalnız bırakmayan siyasi partiler, Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Demokratik Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Emek Partisi, Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu da bu işin peşini bırakmaz biraz önce söylediğim gerekçelerle. Türkiye böyle devam etmez, Türkiye bu adaletsizlik krizinden çıkacaksa en önce burada hesaba çekilecektir diye düşünüyorum.

Hendek Patlamasını sonuna kadar takip edeceğim.

Gergerlioğlu: Çok önemli söyledikleriniz. Programımıza katıldınız, çok teşekkür ederiz, çok önemli bilgiler verdiniz. Karar kesinleşmedi, takipçisi olacaksınız, takipçisi olacağız, merhumlara Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına Allah'tan sabır diliyorum, size de azim ve gayretinizin devamını diliyorum. Çok vahim bir vakaydı. Bu kararı da takip edeceğiz, süreçleri takip edeceğiz, bir insan hakları savunucusu olarak.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER