Askeri öğrenciler 6 yıldır cezaevindeler, büyük bir zulüm altındalar 355 civarında askeri öğrenci, kursiyer teğmenlerden 66'sı Yargıtay'ın cezayı bozması üzerine tahliye edildiler, sevindiren bir haberdi. Bu mücadelenin çok önemli ismi Melek Çetinkaya oğlu Furkan Çetinkaya'ya ulaştı ve diğer birçok anne baba çocuklarına kavuştu, çok güzel bir tabloydu gece yarısı cezaevi önünde bekleyen anneler, hasretle inanamayarak evlatlarına sarılan anneler çok güzel bir görüntü oluşturdular ve birlik beraberlik içinde yüzleri 6 yıl sonra güldü. Biz Melek Çetinkaya ve arkadaşlarına hep "Kazanacaksınız, gayret edin, direnin geri adım atmayın, çok haklısınız, davasında haklı olan uğraşır ve kazanır." Dedik. Belki hiç kimsenin kulak asmadığı zamanlar sevgili Melek Çetinkaya ile programlar yaptım onun Ankara'dan İstanbul'a yapmak istediği yürüyüşte yanında oldum, polis baskılarına karşı hep birlikte direndik ve en sonunda Yargıtay: "Bu yanlış bir ceza, bu cezayı bozuyorum." Dedi ve 6 yıl sonra devlet 'Pardon' dedi! Düşünebiliyor musunuz? 6 yıl içeride yatmışsınız ve A'dan Z'ye haksız olmadığınız apaçık ortada, boş yere yatıyorsunuz, zulmen yatıyorsunuz ve sonunda birisi çıkıp size diyor ki 'Pardon' gerçekten Türkiye'de daha çok 'Pardon' filmleri çevrilecek herhalde. Hepimizin bildiği bir 'Pardon' filmi var, aynı mesele ile, adil olmayan bir yargılama sonucu insanların cezaevinde nasıl yattığı ile ilgili bir film ama bu Türkiye öyle bir yer ki; habire 'Pardon' filmleri çevriliyor! Böyle bir ülke olabilir mi? Bu ülkenin sinema sanatı da yargıdaki bu korkunç fecaatler ile ilgili filmler yapmakla meşgul.
Tutuklanan 16 Kürt gazetecinin suç unsuru fotoğraf makineleri
İnsanı geliştiren filmler yapmak yerine koca yargı hataları, devletin bilerek yaptığı kasti hatalar ile ilgili filmler yapmakla meşgul! Anlaşılan bu filmlere daha yenileri katılacak! Nasıl mı? Diyarbakır'da gözaltına alınan gazetecilerden 16 gazeteci tutuklandı! Kürt gazetecilerdi ve Kürt kimliğine, Kürtçeye, Kürt kültürüne yönelik ihlaller ile ilgili haberler yapıyorlardı, iktidarın canını sıkıyorlardı ve bomboş gerekçelerle suç unsuru fotoğraf makineleri! Düşünün ne üzücü bir cümle değil mi! Suç unsuru fotoğraf makineleri ile birlikte gözaltına alındılar ve tutuklandılar! Suç unsuru fotoğrafta sadece ve sadece fotoğraf makineleri vardı! Düşünün gazetecilik böyle bir meslek!
Ey Ak Parti iktidarı yüzünüz kızarmalı!
Peki neden 'Pardon' filmleri artacak dedim çünkü bir medya yasası var. Doğru bir haber yaptın, iktidar "Benim işime gelmedi bu haber. Sen yalan haber yaptın." Diyecek ve gazeteciyi içeri atacak! Böyle bir yasa geliyor Meclis'e bu hafta görüşecektik, itirazlar üzerine haftaya ertelendi fakat kabul edilecek bir yasa değil, olacak bir iş mi? Yeni yeni 'Pardon' filmleri çevirecek yasalar getiriyorsunuz Meclis'e Ey Ak Parti iktidarı! Bu yaptığın nedir! Biraz yüzünüz kızarmalı! Bakın şu gencecik çocuklara çektirdiğinizden sonra gencecik gazetecilere neler neler çektiriyorsunuz! Biraz utanın!
Cemal Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan'a verilmesine itiraz eden, şerh düşen hâkim Kahramanmaraş'a sürüldü!
Maalesef utanma yok! Bakın Şeyh Muhammed Selman Türkiye'deydi. Türkiye'ye geldi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeler yapıyor ve bu arada Cemal Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan'a verilmesine itiraz eden, şerh düşen hâkim Kahramanmaraş'a sürüldü! Hakim bütün bu sürgünler sonrası dayanamadı emekliliğini istedi! Size bir Türkiye tablosu! Bir cinayet işleniyor, bu cinayetin dosyası Suudi Arabistan'a verilmek isteniyor, doğru dürüst bir arada sırada çıkıyor, hakim "Olur mu öyle şey!" diğer hakimler "Olur tabi yukarıdan gelen emirlere göre" dosya Suudi Arabistan'a gönderiliyor, hakimin Kahramanmaraş'a sürüldüğü gün, emeklilik dilekçesi verildiği gün Kral Selman Türkiye'ye geliyor. İşte Türkiye fotoğrafı! Bu ülke böyle bir ülke, biz dün akşam da Genel Kurul'da söyledik! Siz böyle bir ülkede mi İstanbul Finans Merkezi kurmak istiyorsunuz! Hukuk ayaklar altında, kalkmışsınız dünyanın finans merkezi olacak diyorsunuz! Sizin nereniz finans merkezi olur! İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, demokrasi endekslerinde dibe vurmuş bir iktidarsınız, kalkmışsınız "Biz dünya çapında finans merkezi kuracağız." Diyorsunuz, kargalar bile güler size! Haliniz bu! Çok gülünç bir haldesiniz.
Biz 16 gazeteci arkadaşımızın bir an evvel serbest bırakılmasını istiyoruz. Kürt kimliğine yapılan ihlallere karşı, haberler yapan, tek suçları bu olan gazeteci arkadaşlarımız bir an önce serbest bırakılsın diyoruz!
2003'te 50 TL ile 27 Litre benzin alınıyormuş! Peki 2022'de 1.9 litre!
Mazot, benzin zamları had safhada! Şurada bir tablo var! Bazı vatandaşlar çoğunlukla AK Parti yanlısı vatandaşlar der ya: "Mazotla benzine ne zam gelirse gelsin umurumda değil kardeşim ben hep 50 TL'lik benzin alıyorum." Tamam o zaman senin hesabına göre değerlendirme yapalım hiç merak etme 50 TL'lik benzin alan kardeş! 2003'te 50 TL ile 27 Litre benzin alınıyormuş! Peki 2022'de 1.9 litre! Demek 50 TL ile alınan benzinin hali buymuş! Artık böyle dış güçler lafına kanan vatandaşlarımızın bu beyanlarını da artık bitmesi gerektiğini söylüyorum!
Ahmet Dizlek mide kanseri teşhisi konulmuş! 2 yıl boyunca ne ameliyat yapılmış ne kemoterapi ne radyoterapi yapılmıştı!
Cezaevi hak ihlalleri maalesef devam ediyor! Uzun süredir takip ediyoruz! Mide kanseri olmasına rağmen 2 yıl boyunca mide ameliyatı yapılmayan, skandal bir vaka var Kandıra Cezaevi'nde 2 No'lu F Tipi Cezaevi'nde skandal bir vaka! Bir hekim olarak saçımı başımı yoldum! Bu dosyayı inceleyince çünkü pandemi öncesi aralık ayında mide kanseri teşhisi konulmuş! 2 yıl boyunca ne ameliyat yapılmış ne kemoterapi ne radyoterapi yapılmış! Hasta 83 defa cezaevinden hastaneye gidip gelmiş! Cezaevine soruyorsun "Biz gönderdik." Diyor! Hastaneye soruyorsunuz "Cezaevi göndermedi." Diyor! Sonuç, hasta mahpus tedavi olamıyor, 2 yıl boyunca ameliyat olamamış sonunda biz devreye girdik ve Kocaeli Üniversitesi'nde ameliyatı yapılmış düşünün ama hastalık ilerlemiş, eşi şu an bize başvurmuş hastanın durumu oldukça kötü, bitmiş, zayıflamış, bitkin ve bu halde hala cezaevinde! Zaten sizin hatanız yüzünden adamın hayatı elden gidiyor yakında ölecek! Çıkarın bunu cezaevinden, infaz erteleme verin! Hala tutacaklar! Hasta mahpusları cezaevinde tutmaya çok meraklılar! Hasta mahpusları cezaevinde tutmaya daha da meraklılar! Hiç mi insaf yok sizde! Hiç mi vicdan yok! Ben A'dan Z'ye biliyorum bu dosyayı, zaten bir ton hata yapmışsınız ve hala kemoterapilerine doğru dürüst gidemiyor, MR'larını doğru dürüst zamanında çektiremiyor, her şeyi ihmal oluyor ve hastalığı ilerliyor! Hasta mahpusların cezaevinde durmaması, bir an evvel tahliye edilmesi gerekiyor!
Hak ihlalleri her yerde var sadece cezaevlerinde değil! Serdar Ekinci bakın güvenlik soruşturmasını geçememiş. Psikolog olarak atandığı halde Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi'ne atanmış, hiçbir cezası yok ama "Senin hakkında bir sosyal medya paylaşımı var." Denilerek adamın hayatını yakmışlar ve "İdare davası açtım ama 2-3 yıl sürer ve bu arada işsizim." Bakın yıllarca ilkokul, ortaokul, lise, üniversite okumuşsunuz, diplomalar almışsınız, uzmanlıklar almışsınız en sonunda "Senin sosyal medya paylaşımın olduğunu düşünüyoruz. Atamanı iptal ettik." Yıllarca mahkemelerde sürünecek! Böyle skandal bir ülkedeyiz! İnsanların hayatını yakan, depresyona sokan, intihara sevk eden bir ülkedeyiz!
Diyarbakır 2 No'lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde Abdurahim Tanrıverdi var! Cezası 11 ayın altına düşmüş, illa 'pişmanım' diyeceksin. Mahpus: "Ben bir terör örgütüne üye değilim ki adil olmayan bir şekilde yargıladınız attınız beni içeri, şimdi pişmanım de diyorsunuz. Ben örgüt üyesi değilim neye pişman olayım. Ben böyle bir beyan veremem, dersem örgüt üyeliğini kabul etmiş olurum." İnsan der ki "Kendimi kurtarmak için böyle bir şey söylemeye çalışabilir" ama düşünün adam diyor ki: "Benim böyle bir şeyle alakam yok, bana bu sözü niye söyletiyorsunuz?" açık görüşlere gidiyor ailesi, tahliye edilmiyor kişi, açık görüşler 1 saat olması gerekirken 40 dakika uygulanıyor ve buna itiraz edince de insanlar hakaretler görüyor infaz koruma memurları tarafından.
Bir başka sağlık çalışanı bize başvurmuş. "Kamu hastanesinde taşeron firmaya bağlı sağlık çalışanı olarak çalışıyorum. Açlık sınırının da altında maaş alıyoruz. Zam istediğimizde "Daha iyi bir yer varsa gidebilirsiniz." diye cevap veriyorlar. Çalışma koşulları çok ağır yemek saatlerinde bile çalışıyoruz. Nöbetlerde hiç durmadan sabaha kadar mola bile vermeden çalışıyoruz. Resmen insan yerine koyulmuyoruz. Hastanede temizlik personelleri bizden daha fazla maaş alıyor. Biz üniversite bitirdik bu haldeyiz." Diyor bize başvuran sağlık çalışanı. Memleketin hali bu!
Atama bekleyen engelli öğretmen kardeşlerimiz bize başvurdu. Zaten atanamıyoruz diyorlar, pandemi girdi atamalar iyice durdu, daha da mağdur durumdayız diyorlar! Engelli kardeşlerimiz zaten zor durumdalar, engelli haldeler, ey iktidar daha bu insanlara niye zorluk çıkarıyorsun! Kolaylık sağlaman gerekirken niye yokuşa sürüyorsunuz bu işi!
Züleyha Uluçay uzun süredir takip ettiğim meme kanseri bir kadın. KHK ile ihraç edilmiş bir insan. Çok zor durumda olan bir insan, eşi cezaevindeydi, o çıktı şimdi kendisi cezaevinde. Edirne Cezaevi'ndeydi, düşünün, meme kanserisiniz, kolunuz şişmiş, davul gibi olmuş, perişan bir durumdasınız, Edirne Cezaevi'nden sonunda naklediyorlar Kayseri Cezaevi'ne. Yolda bir sürü perişanlık çekiyor, hastasınız, kolunuz şişmiş, kelepçeli, çok sıkıntıyla Kayseri'ye geliyorsunuz ve Kayseri'den Sivas'a nakledilmesi lazım aile burada. Hem aile perişan hem kadın perişan ama halen nakli yapılmıyor. Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne özellikle söylüyorum, birçok konuyu söylüyoruz ama bu kadın hasta mahpus, kanser hastası belki yakında ölecek Allah korusun! Çoluk, çocuk sahibi bir anne, bu kadını Sivas Cezaevi'ne göndermeniz çok mu zor! Eşi çırpınıp duruyor bize defalarca başvuruyor, çoluk çocuğu gidip göremiyor annelerini, perişan durumda bir mahpus. Cezası ne ise Sivas Cezaevi'nde çeksin. Bunlar bu kadar zor mu bir devlet için? İnsanlara ne bu işkenceler! Kayseri Cezaevi'nden Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne gidiyor ring aracı ile kelepçe vurularak götürülmesi 1.5 saatte gidip gelmesi üzerine gidemiyor. Kadın tedavi olmak için hastaneye gitmeyi göze alamıyor çünkü büyük eziyet çekiyor. Kendinizi yerine koyun! Lenf ödem doktoru: "Bu kolla 1 saatten fazla yolculuk yapma. Daha da kötüleşirsin." Demiş ve kaldıkları koğuş 19 kadın 1 çocuğun olduğu bir koğuşta kanser hastası bir kadın cezaevinden hastaneye gitmeye bile gözü almayan bir kadın ve hala Sivas Cezaevi'ndeki şartlar uygun olduğu halde nakledilmeyen bir hasta mahpus.
Polisin inanılmaz tavırları devam ediyor, polis şiddeti devam ediyor. Kocaeli Körfez İlçe Saymanımız Nurullah Çelik geçtiğimiz günlerde bana başvurdu, polisler yolda yürürken Nurullah Çelik'in koluna girmişler "Nurullah gel seninle çay içelim. Polis." Demiş. "Nerede içeceğiz? Beni gözaltına alıp karakola götürecekseniz gidelim. Çay içmek gibi resmi usül mü var?" "Hayır çay içelim gelmezsen kötü olur Nurullah." Nurullah gitmemiş bize başvurmuş, iyi yapmış. Böyle rezalet olur mu! Kocaeli Valiliği, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü bunlar ne işler! Ne dolaplar çevriliyor? OHAL Dönemi'nde yüzlerce insan böyle alınıp, götürüldü, bir yerlerde alıkonuldu, işkence gördü ve daha sonra iç çamaşırları ile bir dağın başına bırakıldı. Biz burada defalarca böyle vakalar anlattık, bir kısmı parti üyelerimiz bir kısmı KHK ile ihraç edilmiş insanlardı ama böyle yüzlerce vaka oldu.
Tuğba Akpınar Karabük T Tipi Kapalı Cezaevi'nde kalıyor. Adil olmayan bir şekilde yargılandığını söylüyor yakınları ve bir koğuştan bir koğuşa gidiyormuş. Düşünün gariban bir öğrencisiniz imtihanlara hazırlanıyorsunuz bu arada bir şekilde adil olmayan bir şekilde tutuklandınız, hakim adli kontrol vermesine rağmen savcı tutuklama istemiş ve tutuklanmış, ite kaka tutuklanmış! Cezaevinde koğuştan koğuşa sürükleniyormuş, bir koğuşa gidiyor, bir sürü masraf yapıyor, diğer koğuşta bir sürü masraf yapıyor. Böyle bir maliyet, hem özgürlüğü kısıtlanmış hem de maddi olarak yeni koğuşunda malzeme almakla meşgul birisi, bu da ayrı bir zulüm maalesef.
"Vekilim Nişanlım İzzedin Yenigün Türkoğlu Kapalı Cezaevi'nde. Hasta ve 45 kiloya düşmüş." Üç aydır hastaneye sevk istemiş ve zar zor gitmiş. Bu konuda yine açıklama bekliyoruz. Bu ne hal? 45 kiloya düşmüş adam! Nişanlısı diyor ki: "Tabutla mı çıkaracaksınız cezaevinden?" hastaneye gittiği zaman poliklinik yerine morga mı gidecek? 22:26
Denklik mağdurları, yurtdışında 65 bin farklı üniversitelerde okuyan denklik mağdurları, üniversiteyi kazanmış, gitmiş yurtdışında üniversitede okumuş bitirmiş, burada denklik almaya çalışıyor fakat işler yokuşa sürülüyor! Seviye Tespit Sınavına sokuluyor, çok zor sorular soruluyor. "Sınavı kazanamadın." Deniliyor ama ortak görüş çok zor sorular sorulduğu yönünde. Buradaki mezunların da bilemeyeceği sorular soruluyor ve öncesinde T.C. tarafından tanınan bir üniversiteden mezun oluyorlar ve sonra denklik verilmiyor, birçok üniversitenin birçok bölümü var, tıp, hukuk, mühendislik gibi. "Burada bize insan muamelesi yapılmasını istiyoruz. Yakınlarımız ile birlikte 1 milyon kişiyi ilgilendiren durum var." Birçok öğrenci bize başvurdu, dün Meclis'te odama da geldi birçok öğrenci kardeşimiz ve çok önemli şaibeler var. Bu konuda da YÖK'ün bir açıklama yapması lazım, o kadar yokuşa sürülmesinin arkasında bir rüşvet çarkı olduğu yönünde iddialar da var, kesin bir şey demiyoruz ama birtakım dolaplar döndüğüne dair iddialar var ortada. Bu kadar imkanların zorlaştırılması, denkliğin verilmemesi ile ilgili birtakım iddialara da ilgili kurumların cevap vermesi lazım. YÖK'ün bu konuda bir açıklama yapması lazım, binlerce kişi mağdur çeşitli şaibeler dolaşıyor, çeşitli söylentiler dolaşıyor en iyisi bu konuda gelecek öğrenci affının içine bu meselenin konulması ve bu meselenin çözülmesi, buradan herkese çağrı yapıyoruz, iktidara, YÖK'e bu meselede binlerce mağdur insanın sorunlarına çözüm bulunması gerekiyor.
Yabancı uyruklu bir kadın bize başvurdu, bir anne. Dinara Tuleubayeva Kazakistan uyruklu, Türkiye'ye gelmiş, burada evlenmiş, şiddet görmüş, boşanmış 12 yaşında ve 6 yaşında iki çocuk annesi diyor ki: "Türk vatandaşlarının annesi olarak istisna vatandaşlığı istiyorum. İstisna vatandaşlığı için İçişleri Bakanlığı'na bildirir misiniz? Çok zorluklar çektim, erkek şiddeti gördüm, kadın konuk evinde kalmak zorunda kaldım, perişan oldum. Ne yapayım ben?" İçişleri Bakanlığı'na soruyorum bu kadın ne yapsın? Erkek şiddeti yüzünden boşanmış ve perişan durumda ortada kalmış, bu kadına kim sahip çıkacak! Dinara Tuleubayeva Kazakistan uyruklu. Biz insanların sadece ve sadece insan olmasına bakıyoruz. Haksızlığa uğrayanın dinine, diline, mezhebine, siyasi görüşüne bakmıyoruz. Bize başvuran her insan eğer ki mağdursa burada mağduriyetini gündeme getiriyoruz. Bunu anlayamayanlar bize yıllarca etiket vurmaya çalışıyor. "Şucunun hakkını savunuyorsun sen şucusun. Bucunun hakkını savunuyorsun bucusun." 50 terör örgütüne dahil etmeye çalıştılar beni. Kendilerine soruyorum; Allah aşkına bir insan 10 terör örgütüne üye olabilir mi? Biraz ciddi olun Allah aşkına, bizim insan hakkı savunucusu olduğumuzu ne zaman anlayacaksınız? İnsan hakları meselesini ne zaman anlayacaksınız, insanın hakkını savunanın insan hakkı savunucusu olduğunu ne zaman anlayacaksınız; illa bir elinize almışsınız damga vurmaya çalışıyorsunuz!
Diyarbakır Cezaevi'nde Recep Şaşmaz'ın yakınları bize başvurmuşlar. 11 yıldır tutuklu "Kızım 1 haftalık bebekken babası içeri girdi, perişanız, bir an evvel af çıksın." Diyor. Af çığlıkları arşa yükseldi Türkiye'de! Cezaevleri ağzına kadar doldu, adil olmayan yargılamalarla insanlar cezaevlerinde denetimli serbestlikleri verilmiyor, koşullu salıverilmeleri verilmiyor, sağlık haklarını kaybediyorlar, yakınları maddi manevi perişan oluyor ve bütün bunların karşısında toplum diyor ki; genel af! Biz de buna katılıyoruz, gerçekten başka da bir çözümü yok bu işlerin, ayrımsız bir genel af olması gerektiğinin altını bende çiziyorum. Adli, siyasi ayrımı olmadan bir genel af olmalı, bu da net bir gerçek!
Bir vatandaş bize başvurmuş. Yücel Yişer Muş'tan başvurmuş. Diyor ki: "Ben Şok marketlerde çalışıyordum." Şok marketlerin sahibi de Türkiye'de işler böyle yürüyor! Market sahibi belediye ile arasını hoş tutmaya çalışıyor, oralarda, doğuda da aşiretçilik olayı da yaygın. Aşiret bakıyorsunuz belediyeyi ele geçirmiş, "Benim aşiretimden olanlar özellerde çalışabilir." Mantığı ile Şok market adamı işten çıkarmışlar, Şok market yetkilileri de kayıtlarına baksınlar Yücel Yişer hakikaten böyle bir gerekçe ile işten çıkarılmışsa da buradan Şok marketi kınıyorum. Buna da bir cevap versinler, Yücel Yişer'in işten çıkarılma gerekçesi nedir? Adamcağız perişan, çoluk çocuk, aç susuz işsiz kalmış. Ne yapacağını bilemez bir halde! İnsanları bu tür birtakım siyasi bağlantılar yüzünden mi işten çıkarıyorsunuz?
Mustafa Kurulay Tokat T Tipi Cezaevi'nde kalıyor 16 Mayıs'ta denetimli serbestliğe geçmesi lazımdı halen alamıyor ve sayım sırasında tartışma yaşanmış denilmiş ve bundan dolayı verilmiyormuş! Diyor ki: "Öyle bir şey yaşanmadığı halde bunu yazmışlar." Tarafsız koğuşa son 6 ayda geçti diye bunu yetersiz görüyorlar." "Sen tarafsız koğuşa geçtin ama biz senin beynini okuyoruz, kafanı okuyoruz. Beyninin içine girdik. Hayır sen tarafsıza bizi kandırmak için girdin." O zaman niye tarafsız koğuş diye koğuş açtın, insanların kalbini mi okuyacaksın? Nasıl yapıyorsun bunu bize anlat bakalım. Şu anda Ağır Ceza Mahkemesi'ne itiraz etmiş, adil bir karar verilir ve insanları bu cezaevinde tutma merakından inşallah vazgeçerler!
Naşide Nur Karaman bize başvurmuş, "Babam Özcan Karaman denetimli serbestlik hükümlerinden kasıtlı olarak faydalanmasına mani olarak 12 ay daha fazla cezaevi yaşamı sürüyor! Biz Aydın'daydık Aliağa İzmir 4 No'lu T Tipi Cezaevi'ne konuldu. Gittik, geldik perişan olduk ama şimdi denetimli serbestlik hükümlerinden de faydalandırılmıyor. Denetimli serbestliği veren bir yere nakil istiyoruz onu da yapmıyorlar ne yapacağımızı şaşırdık, vekilimiz olarak size başvuruyoruz, bizim derdimizi gündeme getirin. Denetimli serbestlik verilmemesi için hiçbir neden yok ama böyle büyük bir zulüm ile karşı karşıyayız." Diyor Naşide Nur Karaman'ın da sıkıntısını buradan duyuruyoruz.
İskenderun M Tipi Cezaevi'nde son haftalarda çok sıkıntılı olaylar yaşandı, bakın Ferhat Demirbaş onlardan birisi koğuş arama bahanesi ile koğuşa giren infaz koruma memurları başvurucunun iddiasına göre eşyaları yerlere atılıp, ayakkabıları ile üzerinde tepinen infaz koruma memurlarına tepki gösterdiği için darp edilip, hücreye atılmış, sonrasında da İskenderun T Tipi'ne nakledilmiş, girişte çıplak aramaya uğramış, kırmızı, sarı, beyaz boncuk işlemesine el konularak terör örgütü propagandası denilmiş. Biz kırmızı, sarı, yeşile el konulur diye biliyorduk bunlar level atlamış. Kırmızı, sarı, beyaza da el koyuyorlar. Bu da yeni bir Türkiye komedisi olarak tarihe geçiyor ve T Tipine gittiği zaman 'had bildirilmiş' işkence, kötü muamele, çıplak arama Adalet Bakanlığı, Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bir açıklama yapmalı nedir bu rezalet? Nedir bu çıplak arama? Kabul edilecek bir durum değil. Olacak bir mesele değil!
Etnik ayrımcılık devam ediyor! Gördüğünüz kişi Ramazan Canpolat, Bursa'da Gemlik civarında taş ocağı şantiyesinde işyerinde çalışıyorken iş arkadaşları ile tartışma yaşanıyor. "HDP'ye oy veren teröristtir." Deniliyor. Ramazan da: "Ben HDP'ye oy veriyorum, terörist değilim. Ağır laflar etmeyin." Diyor. Bir sürü dayak yiyor ve işyerinden atılıyor. Burnunu kırmışlar, yüzünü morartmışlar, bize başvurdu. Nedir bu etnik ayrımcılık Allah aşkına! İktidarın yaptıklarından sonra özel şirketlerde de bu tür uygulamaları görüyoruz, yazıklar olsun diyoruz, başka bir şey değil! Toplumu infial ediyor iktidar uygulamaları ve etnik ayrımcılık artıyor!
Faruk Karatay Ümraniye T Tipi Kapalı Cezaevi B-18 koğuşunda ilaçları kendisine verilmemiş ve açlık grevine girmiş! Bu konu hakkında da bir açıklama bekliyorum Adalet Bakanlığı'ndan.
Recep Atan'ın durumunu takip etmiştim, bakın ne yaşanmıştı; gözaltına alınırken darp edilmiş! 1 hafta cezaevinde kıvranmış, "Bir şeyin yok." Denilmiş, en sonunda "Ölecek bu adam burada." denilmiş, hastaneye gitmiş gözaltına alınırken darp edildiği dolayısıyla dalakta kanama çıkmış ve son anda hayatı kurtulmuş, cezaevine geri dönmüş "Sen nasıl bizimle ilgili böyle beyanlarda bulunursun? Niye hastaneye gittin?" gibi birtakım hakaretler yemiş oradaki görevliler tarafından. Yakınları can güvenliğinin olmadığını söylüyorlar!
Hamile kadınlar her gün gözaltına alınıyor ve hamile tutuklular var. Bunlarla mücadele ediyoruz. Olacak işler değil, geçtiğimiz günlerde Emine Coşkun isimli bir hamile gözaltındaydı, Allah'tan serbest bırakıldı çünkü tutukluluk bir tedbirdir. İlla tutuklayacaksın diye bir şey yoktur, tutuksuz yargılarsın insanları!
Edirne Cezaevi'nde aylarca söylediğimiz karnı burnunda Ceyda Nur Eroğlu aylarca cezaevinde yattı ve mahpusken doğum yaptı, bebeği ile cezaevine dönecekken avukatın Yargıtay kararını göstermesi ve sosyal medyanın baskısı sonucunda Ceyda Nur Eroğlu sonunda tahliye edildi, kendisi ile konuştum, Ceyda hanım cezaevinde çok kötü koşullar altında kaldığını söyledi, Edirne Cezaevi Osmanlı zamanında yapılmış, eski ve kötü bir cezaevi bol bol fareler, böcek çıkıyormuş. Düşünün hamile bir kadın böyle şartlarda kalıyor, birçok kadın, çocuk bu şartlarda kalıyor ve sonunda içeride bir döküntülü hastalık başlamış! Uyuz oldun demişler, uyuz tedavisi verilmiş ve onunla da geçmemiş, bütün vücudunda döküntüler olmuş, doğum yaptıktan sonra şu an halen bebeğini emziremiyor çünkü doktorlar: "Bulaşıcı bir hastalık olabilir bebeğini emzirme demişler." Bir kadın hasta mahpusa, bir hamile kadına yapılan zulüm onu zindanlarda bırakmak, sadece kendisini değil dünyaya yeni gelen bebeğini de etkiliyor. İşte bakın kendisi ile konuştum, lohusa yatağında telefonla aradım ve "Halen bebeğimi emziremiyorum." Dedi bana, bu zulümlerden dünyaya gelmemiş bebekler nasibini alıyor maalesef ve dünyaya geldikten sonra da aynı zamanda zulüm devam ediyor.
Kamuoyunun sivil tepkisinin devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz! Ceyda Nur Eroğlu gibi yüzlerce kadın cezaevlerinde kaldı OHAL döneminde ve çok büyük zulümler çektiler, sessiz kalınmadığı zaman cezaevinden çıkabildiler, sivil toplum baskı yaptığında cezaevinden özgürlüklerine çıkabildiler, kavuşabildiler yakınlarına o yüzden sivil toplumun baskısının çok önemli olduğunun da altını çiziyorum!
Değerli arkadaşlar bir kampanya başlattık, lütfen bu kampanyaya destek verin. Bize şikayetler ile başvuruyorsunuz ama bir kampanya başlatınca da yeterli desteği bazen alamıyoruz. Siyasi mahpuslara da görüntülü görüşme hakkının tanınması için bir imza kampanyası başlattık, change.org'da devam ediyor. Düşünün adli mahpuslara 30 dakika görüntülü görüşme tanınıyor siyasi mahpusa yok. Siyasi mahpusun yakını da mı suçlu! Niye zulmediyorsun niye ayrımcılık yapıyorsun! Hiçbir kitapta yok bunlar ama yapıyorlar! Hatta adli mahpusun yakını açık görüşe gelemezse bir yarım saat daha veriliyor o zaman 1 saat oluyor, 1 saat görüntülü görüşme yapabilirken diğer tarafta siyasi mahpus ve yakını tek bir saniye bile görüntülü görüşme yapamıyor, böyle bir adalet olabilir mi? Değerli arkadaşlar bunlara boyun eğmemek, imza kampanyaları, etkin söylemler ile bunlara karşı çıkmak ve değiştirmek lazım! Ben sizi buna çağırıyorum; oturup şikayetlenmekse, ah vah edip gözyaşı dökmekle bu işler bitmiyor, sivil toplumun gayretiyle oluyor, her yerdeki gayreti ile çözülüyor! https://chng.it/W6ts5DWZ
Şu belge; Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü bir sürü dil ile ilgili bilgiler var burada, yayınlarımız, hutbeler, Türkçe, Rusça, Arapça, Almanca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca bile var ama bir dil yok! Hangisi? Tahmin ediyorsunuz, bir alerji var ya bir dile işte o dil! Kürtçe! Kürtçe yok burada! Bu ülkede 20-30 Milyon Kürt var! Allah aşkına kaç tane İtalyan var? İtalyanca koymuşlar, İtalyanca da koy itiraz etmiyorum ama 20-30 Milyon Kürt var, Kürtçeyi koymuyorsun buraya, sen nasıl bu milletle barışacaksın ey iktidar sana soruyorum! Bu kafayla mı barışacaksınız!
Bu da skandal bir olay olarak Türkiye insan hakları tarihine geçti. Bu tabelada ne görüyorsunuz? Somalili kardeşlerimiz, Ankara Kızılay'da bir lokanta açmışlar Saab isimli ve tabela asmışlar, Afrika'nın milli renkleri sarı, kırmızı, yeşil var, polis gelip bundan rahatsız olmuş. "Yabancı bir kelime ile tabela asamazsın." Bir sürü İngilizce kelimeli tabelalar var! Onları niye indirmiyorsun? "Sarı, kırmızı, yeşil olamaz terör örgütünün renkleridir." Alıp beyaza boyatmışlar, bu tabela yok şimdi. Böyle bir komedi ile karşı karşıyayız, bunlar Türkiye'de yaşanıyor, böylesi bir ayrımcı, faşizan, ırkçı kafa olursa bu memleket maalesef ki ıslah olmuyor! Tabelanın geldiği son hal bu! Sonrasında bu yazıyı da beyaza boyamışlar, tabela tamamen boyanmış! Gerçekten olacak şey değil ve bu arada da Deva Partisi milletvekili Sn. Mustafa Yeneroğlu'na da polis orada bir sürü hakaret etti, şu gördüğünüz polis milletvekili ile tartışıyor ve her türlü argo, hakaret, küfür kelimelerini bu milletin seçtiği bir milletvekiline söylüyor! Hiç yüzü kızarmadan, utanmadan! Ardından İçişleri Bakanlığı yetkilileri açıklama yapıyor; adeta milletvekilini suçlu çıkarıyor! "Bize karşı alerjisi olan bir milletvekili." Diyor! O milletvekili oraya gitmiş, ırkçılığa, ayrımcılığa karşı mücadele ediyor, o zulmü, o ırkçılığı, dayatmaya çalışan polis görevlisini uyarmaya çalışıyor! Bu mu istemediğiniz tavır! Yazıklar olsun sizin açıklamanıza!
Ahsen TV muhabirinin yaptığı röportajları izliyorum bazen, görüşlerine, üslubuna kesinlikle katılmıyorum, eleştiriyorum da bana çok uzak dünya görüşü, siyasi fikri yaklaşımı, üslubu tavrı ama kalkıpta insanlara soru sorarken darp edilmesi, dayak yemesi, üstünün başının parçalanması hepimizin karşı çıkması gereken bir hadisedir! Herkes birbirine "Ama o gazeteci değil ki." Diyor! Kardeşim o zaman herkes başkasına yapılanı mübah görüyorsa bir başkası da ona yapılanı mübah görür, bunu hiç düşünemiyor musunuz? Bırakın özgürlük olsun şu toplumda, insan hakları olsun bırakın herkes konuşsun yerine göre agresif söylemlerde bulunsun, sert sorular sorsun, bunlar çok garip hadiseler değil ki gazetecidir bu tabiki muhabir sıkıştıracak, soracak. Bana yapılınca kıyametleri koparmak, karşı tarafa yapılınca oh iyi oldu demek! Bu insan haklarına, demokrasiye, özgürlüğe sığmaz, bu benim insan hakları anlayışımda yok ben bunu kabul edemem değerli arkadaşlar.
Bir arkadaşımızın bize başvurusu bu insan hakları duruşumuzdan dolayı diyor ki Melih Rüştü Çalıkoğlu bir hukukçu: "İki dedemi I. Dünya savaşında Kafkas cephesinde şehit verdim. Trabzonlu'yum, Türk'üm, hukukçuyum. Rahmetli Annem beni mehter marşlarıyla büyüttü. Nefret yayan bölücülere, hukuk düşmanlarına karşı ve insan hakları savunucusu Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun yanındayım." Diyor, kendisine de buradan teşekkür ediyorum. Biz bir insan hakları mücadelesi veriyoruz, biz bir etnik mücadele vermiyoruz! Bir siyasi, tamamen kendi siyasetine özgü bir muamele içinde bir mücadele içinde değiliz, biz haksızlığa uğrayan her insanın yanında olduğumuz için de bunu görenler bizim ne yapmaya çalıştığımızı görüp böyle güzel adımlar ve söylemlerde bulunuyor, bizim derdimiz toplumda bu söylemlerin artması ve insan hakları kavramının daha iyi anlaşılması!
Van Başkale'de inanılmaz Xaşkan Mahallesi'nde inanılmaz görüntüleri tespit ettik! Bir kişinin gözaltına alınması en az 100 özel harekat polisinin o eve baskın yapması, havaya silahla ateşler açılması, 400'den fazla mermi kovanının bulunması, olacak şey değil! Yüzlerce mermi sıkılıyor neymiş; bir kişi gözaltına alınacak büyük bir korku saçılıyor. Bunlar 90'lardaki Cizre görüntülerine benziyor maalesef. Kabul edilecek hadiseler değil bunlar!
Anayasa Mahkemesi'nin bir kararını sunmak istiyorum, çok önemli bir karar biz bunları yakinen takip ediyoruz, bakın biz yıllarca iktidarın zulmünü bertaraf etmek için uğraş verdik, KHK ile kapatılan okulda öğretmenlik yaptığı için 20 bin öğretmenin çalışma izni iptal edildi. Biz buna yıllardır itiraz ediyoruz, bir okulda çalıştığı için bir insanın öğretmenlik diploması iptal edilir mi? Çalışma izni iptal edilir mi? Dedik ve bu zulmü devam ettirdiler en sonunda ne oldu bakın; bir karar! Şu kararı gösteriyorum, Anayasa Mahkemesi daha önce çalışılan KHK ile kapatılan özel okuldaki öğretmenin çalışma izninin iptal edilmesi dolayısıyla başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiş ve 20 Bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmiş. Çalışma izni alamayan tüm öğretmenler umarım yargıya müracaat etmiştir, sonunda bakın Anayasa Mahkemesi'nden böyle kararlar çıkabiliyor o yüzden bunları ihmal etmeyin lütfen!
Muhalefet partilerinin KHK sorununa yaklaşımı adil çözüm için yol haritası kitabı çıktı! Çok değerli Dışişleri Bakanlığı'ndan eski bürokrat Hüseyin Konuş Diploması ve Ekonomi Enstitüsü instituDE çıkardı bunu. Muhalefet partilerinin KHK politikalarına dair bir rapor yayınladı. İnstituDE yayınladı. Ben de bir önsöz yazdım bu rapora; umarım faydalı olur, etkili olur diye temenni ediyorum.
Son olarak her hafta mutat gündeme getirdiğimiz hak ihlallerini tekrar söylüyoruz. Biz her hafta söylüyoruz belki sadece bu günlerde Türkiye toplumu hatırladı ama biz bunu unutmuyoruz, öldürülen bir kişi Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan İstanbul Konsolosluğuna girdi bir daha çıkamadı! Kimse bunun hesabını vermedi, dosyası Suudi Arabistan'a gönderildi, hakimin biri itiraz etti sürüldü, Prens Selman'da Türkiye'ye geldi. Olayın kısa hikayesi bu, hikaye burada bitti. Üstüne kelime sarf etmeye gerek yok! Halen bu konudaki bu büyük ihmal devam ediyor ama biz bunu unutmuyoruz.
Osman Kavala halen zulmen mahpus, hükümözlü, ağırlaştırılmış müebbet yedi, sırf ağaçları kesmeyin dediği için, sırf sivil toplumda gayret sarf ettiği için fedakar bir insan hakları aktivisti olduğu için umarım en kısa sürede zulümden kurtulur!
Şerif Mesutoğlu zulmen tutuklu! Yargıtay onun cezasını onadı ama olayı araştıran herkes biliyor ki bu kişinin cinayetle bir alakası yok! Derik Kaymakamı Muhammed Safitürk cinayetinde çok karanlık işler döndü ve maalesef ki Şerif Mesutoğlu kurban ilan edildi ve ardından şu anda Anayasa Mahkemesi'ni bekliyor, Anayasa Mahkemesi'nde bu meselenin bir an evvel adaletle çözümlenmesi gerekiyor. Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgilerimiz var, bunları da daha ayrıntılı bir şekilde açıklayacağız!
Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı zulmen tutuklu ve bir an evvel serbest kalması lazım.
Emine Şenyaşar anne müthiş bir direniş sergiliyor, tebrik ediyoruz ve gerçek adaletin tam olarak sağlanması için onun yanında olduğumuzu söylüyoruz.
Yusuf Bilge Tunç tam 3 yıl oluyor neredeyse 6 Ağustos 2022'de 3 yıl olacak! Kaçırıldı ve halen yok! Ne ölüsü ne dirisi yok! Olacak bir şey değil, korkunç bir şey! 21. Y.Y.'da 2022'de 3 yıl önce kaybedilen bir kişi hala ortada yok. Korkunç bir şey, bunun hesabının mutlaka bu korkunç fiili işleyenler verecektir. Bunu hiç unutmasınlar! Ben ısrarcı ve inatçı bir adamım, meselenin peşine düşerim ve mutlaka hakikatin ortaya çıkmasını sağlarım, unutmasınlar, işkenceciler titresin, çıplak arama rezaletini nasıl tüm kamuoyu öğrendiyse Yusuf Bilge Tunç meselesini de tüm kamuoyu bilecektir en sonunda bu ihlale, bu korkunç işlere imza atanlar da ortaya çıkacaktır. Kamu görevlileri yakın sürede iktidardan inecek olan bu zalimlere sırtını yaslamasın! Zulümlerine eşlik etmesinler ve bu haksızlıkları, zulümleri itiraf etsinler en kısa sürede!
Yasin Ugan ve Gökhan Türkmen de aylarca kaçırılıp işkence edildiğini söylediği halde bu konuda hiçbir işlem yapılmayan insanlar, Yusuf Bilge Tunç'un da böyle bir akıbete uğradığını düşünüyoruz, Türkiye'de korkunç işler dönüyor!
Gülistan Doku her hafta söylüyoruz maalesef halen kendisi hakkında tek bir haber yok, ne ölüsü ne dirisi cenazesi de bulunamıyor.
Hürmüz Diril eşi Şimoni Diril'in cenazesi bulunduktan sonra kendisinden hiçbir haber alınamayan, yaşlı, Süryani, Keldani bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ama yargılaması da inanılmaz skandallarla sürüyor ve üstü kapatılmaya çalışılıyor bu cinayetin. Ne oluyor ne bitiyor bilemiyoruz. Dolaplar dönüyor! Yakından takip ediyoruz, süreci yeni duruşma olduğu zaman da yakından bilgiler alıp size aktarmaya çalışacağız.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.