Kuyruklardaki insanlar diyor ki: "Elli yıl önce de yağ kuyruklarındaydık, şimdi de yağ kuyruklarındayız."
Belki burada Nükleer Düzenleme Yasası'nı konuşuyoruz ama milletin gündeminde bu yok. Milletin gündeminde ne var? Bakın, bu var, 5 litrelik ayçiçeği yağı. Kaç lira oldu biliyor musunuz? Bu akşam itibarıyla 220 lira oldu. Vatandaş şu anda marketlerde kuyruklarda. Geçen sene 50 liraydı, şu anda 220 lira. Bakın, şu anda Ankara toptancılar çarşısı GİMAT'ta ayçiçeği yağı satışları durmuş durumda veyahut da kısıtlı olarak satılıyor. Ülkeyi getirdiğiniz hâl bu. Bakın, 1980 öncesi ayçiçeği yağı kuyrukları vardı, vatandaş, kuyruklardaki insanlar diyor ki bugün: "Elli yıl önce de yağ kuyruklarındaydık, şimdi de yağ kuyruklarındayız." Ve 220 lira olmuş. İşte, memleketi getirdiğiniz hâl bu, son hâl bu; bir felaketi yaşatıyorsunuz bu ülkeye ama sadece bir ekonomik felaket değil bir ahlak felaketini de yaşatıyorsunuz.
Adınız Adalet Bakanlığı, işiniz, gücünüz yalan, adınız Adalet ve Kalkınma Partisi, işiniz, gücünüz yalan.
Bakın, sürekli yalan atıyorsunuz biliyor musunuz? Her kurumunuz, her bakanlığınız yalan atıyor. İspatlayacağım. Bakın, Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü sık sık gündeme getirdiğim cezaevi ihlalleriyle ilgili bir açıklama yaptı dün. Ağız içi arama dayatması yapılıyordu, birçok kez cezaevlerinden aldığım mektupları gündem etmiştim, müdürlük "Öyle bir şey yok." dedi. "Ağız içi arama dayatmasından dolayı hastaneye gidemeyen mahpus yok." diye açıklama yaptı. İşte, Allah'ın işi "Allah doğrunun yanındadır." derler ya, bu sabah bir mektup geldi Karabük Cezaevinden. Bakın, Abdurrahman Güner, bana bir mektup yazmış, gözlem kurulu raporunu da kararını da göndermiş. Abdurrahman Güner, Karabük Cezaevinde otuz yıldır yatan bir Kürt siyasi mahpus. 52 yaşında, mide kanseri olmuş, uzun süredir hastaneye gidememiş ve sonunda hastaneye gitmek için çabalamış fakat jandarmanın ağız içi arama dayatması karşısında hastaneye gidememiş. Çok net, belgeleriyle ortada. Bakın, Bakanlık diyor ki "Ağız içi arama dayatması iddiası yalandır." Ben de diyorum ki elimde belge, hadi bakalım çıkıp konuşun. Adınız Adalet Bakanlığı, işiniz, gücünüz yalan, adınız Adalet ve Kalkınma Partisi, işiniz, gücünüz yalan.
Anayasa Mahkemesinin hakkımda ihlal kararı verildiği gün bana yurt dışı yasağı konulmuş! Düşünün, dokunulmazlığınız olduğu hâlde hakkınızda adli kontrol kararı var!
Bakın, yine devam ediyoruz; milletvekillerinin dokunulmazlığına saldırıyorsunuz. 2 Mart 1994'te arkadaşlarımıza, 1 Mart 2022'de Semra Güzel'e ve şimdi de geçen yıl Mart ayında yaptığınız gibi, yine bana saldırıyorsunuz. Nasıl mı? Dokunulmazlığımız var, değil mi? Tüm milletvekillerinin var ama bugün benim Almanya'da olmam gerekiyordu. Dün gittim, araştırdım, yurt dışı yasağı konmuş. Neden? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bir soruşturma açmış ve ben nedense cezaevindeyken yurt dışı yasağını... Hangi günde konmuş biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesinin hakkımda "Hak ihlaline uğradı." kararı olduğu gün yurt dışı yasağı konmuş ve daha sonra ben Meclise geri döndüm 16 Temmuzda, dokunulmazlığım var, yurt dışı yasağı kaldırılmamış. 2. Sulh Cezaya dilekçe verdik, reddedildi. Düşünün, dokunulmazlığınız olduğu hâlde hakkınızda adli kontrol kararı var. Ya, bari tutuklatsaydınız, zaten bunu da yaptınız. Hani bir Meclis Başkanınız var ya, hakkımda resmî evrakta sahtecilik yaparak 10 polise sahte bir tutanağın altına imza attırarak beni Meclisten çıkaran Meclis Başkanınız var ya, o bunu yapabilirdi. Ben bunun için Adalet Bakanını telefonla aradım. Hani o Adalet Bakanınız diyor ya "Bürokratlar vekillerin telefonuna çıkmazsa o bürokratı alırım." Adalet Bakanı telefonuma çıkmadı. Peki, Adalet Bakanı, seni kim almalı? Niye istifa etmiyorsun? Bu ne biçim Adalet Bakanlığı? Sorarım size.
KHK'li ihraç polis Ahmet Ongun "Ben vatan haini değilim, geçinemiyorum, perişan durumdayım." diyerek benzini üzerine dökerek kendini yaktı! Bunun üstüne nasıl konuşuyorsunuz?
Bakın, biz hep belgeyle konuşuyoruz. Zulmünüz bitmiyor, zulmünüz bitmiyor. Bakın, son olarak, hepinizin kanını donduracak bir olay anlatacağım, çoğunuzun haberi bile yoktur. Lütfen susun ve dinleyin. Elinizi vicdanınıza koyarak dinleyin. Dün akşam Ordu Ünye'de ne oldu biliyor musunuz? O, 100 binlerce ihraç ettiğiniz KHK'lilerden bir ihraç polis Ahmet Ongun çaresizlik içinde, 3 çocuk babası birisi "Ben vatan haini değilim, geçinemiyorum, perişan durumdayım." diyerek bir fındık bahçesine gitti ve benzini üzerine dökerek kendini yaktı, intihar etti, kurtulamadı ve bugün toprağa verildi. Bu ülkeyi getirdiğiniz hâl bu. Bakın, dün Kürtlere bunu yaptınız; dedesi, babası, çocukları cezaevinden, zulümden kurtulamıyor; bugün de KHK'lilere yapıyorsunuz. Kendilerine, eşlerine, çocuklarına, nesillerine yapmadığınızı bırakmıyorsunuz. Allah'tan korkun ya! Bu nasıl bir vicdansızlık! Bir insan üstüne benzin dökerek yakıyor ya! Bunun üstüne nasıl konuşuyorsunuz?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.