Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
”Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ile dost ülke ordularının yeni mezunlarımızla daha da güçlendiğine inanıyorum. Dünyadaki güç dengelerinin yeni gerilimleri ve muhtemel çatışmaları artırdığı bir dönemde her sınıftan ve rütbeden askeri personelin ordumuz için kritik öneme sahip olduğu muhakkaktır.Milletimizin göz bebeği ordumuz bölgesel tehditler ve terör örgütleri yanında bünyesine sızmaya çalışan sinsi yapıların yol açtığı tahribatlarla da mücadele etmek mecburiyetinde kalmıştır.
Her dönemde farklı kisvelerle karşımıza çıkan bu yapıların en son ve alçak örneği FETÖ idi. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz milletimizin destansı direnişiyle başarısızlığa uğrayan 15 Temmuz darbe girişiminin ardından bünyesinde ciddi bir temizlik yapmıştır. Bu büyük temizliğin ardından ordumuzun bittiğini, kolay kolay ayağa kalkamayacağını hele hele dünyaya parmak ısırtacak harekatlar yapamayacağını düşünenlerin yanıldıklarını özellikle görmeleri sadece bir kaç hafta sürdü.Darbe girişiminden sadece 40 gün sonra başlattığımız Fırat Kalkanı Harekatı ile bölgemizdeki insani krizin en önemli aktörü haline dönüştürülen DEAŞ’a ilk büyük ve ciddi darbeyi biz vurduk. Türkiye artık darbeci zihniyetin 70 yıl boyunca örselediği askeri eğitim ve öğretim sistemini tamamen terk etmiştir.Göreve geldiğimizde savunma sanayimizin yüzde 70’i milliydi, şimdi yüzde 80’e çıktı. Yeni askeri eğitim ve yönetim sistemimizle milli iradenin üstünlüğüne bağlı, sadece milletine, devletine ve meşru idarecilerine tabi bir TSK’ya sahip olduk.Üniversitemizin yurt içinde ve yurt dışında uydurma haberlerle karalanmaya çalışılmasının arka planında bu başarının getirdiği hazımsızlık bulunuyor. Reformun ordumuzu zayıflatmaya değil; tam tersine güçlendirmeye yönelik olduğunun en büyük ispatı kazanılan başarılar, dünyanın dört bir yanında yürütülen görevlerdir.Türkiye artık darbeci zihniyetin 70 yıl boyunca örselediği askeri öğretim ve yönetim sistemi tamamen terk etmiştir. Milli iradenin üstünlüğü ilkesine sıkı sıkıya bağlı bir Türk Silahlı Kuvvetlerine hamdolsun sahip olduk. Bu kazanımdan kesinlikle taviz vermeyeceğiz. Küresel ve bölgesel gelişmeler, ordumuzu daha nitelikli ve daha fazla sayıda insan gücüyle takviye etmemiz gerektiğine işaret ediyor.Önümüzdeki dönemde tüm enerjimizi bu doğrultuda kullanacağız. Türkiye’nin böyle bir kabiliyete kavuşmasında emeği geçen rektörümüz başta olmak üzere emeği geçen herkese şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum.
Milletin Cumhurbaşkanı, milletin yargısıyla, milletin bizatihi kendisiyle birlikte 2023’e hazırlarken en büyük güç kaynağımız ordumuzdur. Kahraman ordumuzun yönetim kademesindeki herkesi büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasına verdikleri katkılar için tebrik ediyorum.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonunda kurulan küresel güç ve yönetim dengesi son dönemdeki gelişmelerle ciddi sarsıntı içine girmiştir. Türkiye özellikle soğuk savaş yılları boyunca Ortadoğu, Kafkasya, Karadeniz’de istikrar sağlayıcı unsur olarak yer almıştır. Soğuk savaşın ardından ülkemiz bu istikrar sağlayıcı yönünü Balkanlar, Orta Asya’ya kadar geniş bir alana tesis etmiştir.
Terörle mücadelesi, geliştirdiği savunma sanayi ürünlerini dost ülkelerle paylaşan Türkiye’nin pek çok yerde oyun değiştirici bir rol olmuştur. Artık belli bir gücümüz var. Dünyada 2008 finans kriziyle başlayan ekonomik sarsıntı, koronavirüs salgını ve Rusya-Ukrayna savaşıyla giderek şiddetlenmiştir. Uluslararası mecralarda girilen dönemi yeni soğuk savaş düzeni olarak tanımlayanlar dahi vardır.Bu dönemin en baskın özelliği jeopolitiğin tekrar önem kazanmasıdır. Akdeniz’den Karadeniz’e, Balkanlardan Kafkasya’ya kadar ülkemizin artan gücü bu yeni dönemin sonuçlarından biridir.Türkiye asimetrik tehditlerle mücadele konusunda bir hayli müktesebat sahibi olmasına rağmen karşımızdaki tablo uzun uzun düşünülmesi gereken vahamet arz ediyor. Biz de kendi stratejilerimizi, taktiklerimizi, uygulamalarımızı gözden geçiriyoruz. Diğerlerinden farkımız son 20 yılda yaptığımız hazırlıklar sayesinde krizleri fırsata çevirme kabiliyetimizin en yüksek seviyede oluşudur.Türkiye uzunca bir süredir kendisine dayatılan veya şartlar gereği yapmak mecburiyetinde olduğu bekle gör yaklaşımını bir süre önce terk etmiştir. Tehditleri kaynağında engelleme stratejisine geçerek geriden gelen değil, ön alan bir ülke haline gelmiştir.”
Hibya Haber Ajansı
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.