Rize
28 Eylül, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.44
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2394.8
  • BIST
    10065.4
  • BTC
    69315.19$

Gergerlioğlu : "Bekir Bozdağ Belge istemiş ceza evlerini ziyaret etsin "

Gergerlioğlu : "Bekir Bozdağ Belge istemiş ceza evlerini ziyaret etsin "
3 ayda en az 25 kişi cezaevlerinde hayatını kaybeti

Bekir Bozdağ'ın cezaevlerinde hiçbir kötü muamele işkence olmadığını, güllük gülistanlık olduğunu beyan edebilmesini büyük bir hayretle karşılıyoruz.

Öncelikle Avrupa Konseyi'nin cezaevleri ile ilgili yapmış olduğu araştırmanın sonuçları ile başlayayım. Avrupa Konseyi'nin cezaevleri ile ilgili yaptığı araştırma sonuçlarına göre Türkiye dünyada ikinci sırada hapishane yoğunluğu ve geçen seneye göre hapishaneye insanları koyma oranına göre %89.3 oranındaki bir artışla Türkiye rekorlar kırıyor! Adalet Bakanı Sn. Bekir Bozdağ iftarlar düzenleyip ne kadar huzur içinde cezaevleri olduğu sözlerini söyleyerek yalanlar atarken aynı zamanlarda Avrupa Konseyi rapor hazırlayıp Türkiye'nin dünyada ikinci olduğunu, geçen seneye oranla insanların hapsedilme oranının %89.3 oranında Türkiye'de arttığını ve en yüksek artış oranının olduğunu söylüyor. Zaten dünyada ikinci olmamız kıl payı. Rusya Yüzbinde 328 oranı ile birinci, Türkiye Yüz binde 325 oranı ikinci durumda. Kıl payı ikinci durumdayız, kısa bir sürede Türkiye dünya şampiyonluğunu elde edecek maalesef, üzüntü ile söylüyoruz ama bizim bu üzüntümüz şundan dolayı; cezaevlerinin fazlalığı hapsedilme oranlarının artışı, cezaevlerindeki inanılmaz ihlal oranlarının artışı karşısında Sn. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın hiç yüzü kızarmıyor! Cezaevlerinde hiçbir kötü muamele işkence olmadığını, güllük gülistanlık olduğunu beyan edebilmesini büyük bir hayretle karşılıyoruz. Bu adamlar bir muhalefet vekili olarak benim oranlarım değil Sn. Bekir Bozdağ, insan bir utanır! Siz bu açıklamayı yaptıktan 2-3 gün sonra Avrupa Konseyi'nin cezaevi raporları açıklanıyor ve bir skandal ortaya çıkıyor.

Son 3 ayda en az 25 kişi cezaevlerinde hayatını kaybetmiş durumda

Türkiye'de hak ihlallerinin tavan yaptığı cezaevlerindeki durum ortaya çıkarılıyor ve ne kadar adaletsiz bir ülke olduğumuz apaçık ortaya çıkıyor ve halen kalkıp bu sözlerinizi düzeltme ihtiyacı hissetmiyorsunuz, bu yalanlarınızı düzeltme ihtiyacı hissetmiyorsunuz ve bir özür beyan etmiyorsunuz, çok üzücü. Son aylarda cezaevlerindeki hak ihlallerinden dolayı intiharlar pik yapmış durumda. Gencecik insanlar intihar ediyorlar! Son 3 ayda en az 25 kişi cezaevlerinde hayatını kaybetmiş durumda ve bu bizim tespit edebildiğimiz oranda, tespit edemediğimiz çok daha yüksek oranlar olduğunu düşünüyoruz.

"Cezaevleri güllük gülistanlık." diyen Sn. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ niye Türkiye iktidarının frenlemesi ile 2016'dan beri Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi CPT raporları Türkiye'de niye açıklanmıyor?

Bunu da net bir şekilde söylüyorum ve Sn. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ı doğruluğa davet ediyorum. Bir Bakan olarak vatandaşa yalan beyanda bulunmaması gerektiğini, cezaevi gerçeğini anlatması gerektiğini ve şunu da soruyorum sayın Bakana: "Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'nin 2016 raporları 2022'de olmamıza rağmen niye halen açıklanmıyor?" "Cezaevleri güllük gülistanlık." diyen Sn. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ niye Türkiye iktidarının frenlemesi ile 2016'dan beri Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi CPT raporları Türkiye'de niye açıklanmıyor? Niye bunların açıklanmasına bir frenleme getiriyorsunuz? Hadi buyurun açıklayın! Beyanınızı bekliyorum! Sizi açıklamaya davet ediyorum! Kimsenin haberi olmadığı konularda konuşmak kolay ama biz cezaevlerini yakından takip ediyoruz, sizin bu sözlerinizin doğru olmadığını çok net bir şekilde biliyoruz ve sizi mahcup edecek raporlar ve baskılanan, açıklanması engellenen CPT raporlarını gündem ediyoruz ve sizden cevap bekliyoruz. Ben cevabınıza açığım, cevabınızı değerlendirip kamuoyuna sunacağım ve tekrar değerlendirme yapacağım, hadi hodri meydan, buyurun bakalım! Adalet Bakanı olarak size hodri meydan diyorum. Önceki Bakan Abdulhamit Gül'e de sık sık hodri meydan demiştik ama O sonunda meydandan kaçmıştı ve yerine gelen Bakan da yine eski yalanları, Adalet Bakanlığı'nın o eski, hakikate uygun olmayan beyanlarını devam ettirmişti. Bakın daha kısa süre önce birçok ölümler gerçekleşti cezaevinde, bizim sorularımıza da maalesef cevap verilmiyor. Basın Toplantımın içinde bunlara değinmeye çalışacağım.

Domates, salatalık, patlıcanın tanesinin 4,5 TL olduğu bir Türkiye gerçeğini görüyoruz

Değerli arkadaşlar ekonomik durum bir felakettir. Bakın ben size tablolar göstereceğim, bu tablolarda domates, patlıcanın, salatalığın fiyatları yazıyor! Domatesin kilosundan hareket etmiyoruz, domatesin tanesinin 4, 5 TL olduğu, patlıcanın, salatalığın tanesinin 4,5 TL olduğu bir dönemden geçiyoruz. Böylesine bir ekonomik felaket ortamından geçiyoruz bu bir rezalettir. Herkes pazarda bunu görüyor, bizim iddiamız değil, pazarın fiyatları bunlar, görün bunları. Domates, salatalık, patlıcanın tanesinin 4,5 TL olduğu bir Türkiye gerçeğini görüyoruz! Ulaştırma ve gıdada enflasyon oranları zirvede! Bakın bir şehirden bir şehre gitmeniz, veyahut da bir gıda almanız artık son derece zorlaştı, inanılmaz derecede artışlar var. Ulaştırma ve gıda başı çekiyor. ENAG Enflasyon Araştırma Grubu: Enflasyon %142. Devletin kurumu TÜİK; baskılayan ve doğru olmayan oranlarla açıklıyor enflsayon; %60. Vatandaş olarak biz çok iyi biliyoruz ki; bizim bildiğimiz çarşı pazardaki enflasyon %200'leri bulmuş durumda! ENAG rakamları bile az kalıyor! İnanılmaz bir artış oranı olduğunu görüyorsunuz, şu grafiğe bakın: Düze yakın seyrederken son aylarda nasıl pik yaptığını açık bir şekilde görüyorsunuz! Her gün bu enflasyon oranlarının zirve yaptığı bir Türkiye gerçeğini yaşıyoruz. Artık domatesin, biberin 100 gram, 200 gramlarla satıldığı bir Türkiye gerçeği var maalesef önümüzde.

Avukatlar Günü'nde hasta mahpus Av. Aysel Tuğluk maalesef ki cezaevinde bunu da kınıyoruz.

Önceki gün Avukatlar Günü'ydü ve hasta mahpus Aysel Tuğluk için bir açıklama yapıldı Kandıra Cezaevi'nin önünde bu açıklama yapıldı, avukatlar hasta mahpus Aysel Tuğluk ve tüm hasta mahpuslar için bir açıklama yaptı. Gittikçe durumu kötüleşen, yanındaki yaşı ilerlemiş mahpus arkadaşları sayesinde hayatını devam ettiren Aysel Tuğluk için yapılan bu açıklama önemliydi. Avukatlar Günü'nde hasta mahpus Av. Aysel Tuğluk maalesef ki cezaevinde bunu da kınıyoruz.

Bir Kocaeli Milletvekili olarak Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin bu halini büyük bir üzüntü ile görüyorum.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi borç rekorunda birinci! Neden? Neler oldu? Hangi yağma ve talanlar döndü de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Türkiye belediyeleri arasında en fazla borcu olan bir belediye oldu. Hangi yağma ve talanlar döndü? Neden bu borçlar ödenmedi? Neden bu faizler arttı ve Kocaeli halkının sırtına yüklendi? Bunun açıklamasını bekliyoruz, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın bu konuda tatminkar bir açıklama yapılmalı. Nedir bu hal? Nedir bu skandal? Aslında geliri son derece yüksek olan bir belediyedir Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ama maalesef ki borçlanmada birinci durumda. Bununla ilgili acilen bir açıklama yapılmak zorunda ve aynı zamanda Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin birçok ihalesi önceki yıllarda olduğu gibi 2020 yılı Sayıştay denetimlerine takıldı, belediyenin temel ihale usulleri yerine kamu ihalelerini adrese teslim hale getirildiği gerekçesi ile pazarlık usulünü kullandığı belirlendi! Adrese teslim ihaleler! Pazarlık usulü kullanmış! İncelemeye göre 2020 yılında gerçekleştirilen toplam 76 mal ve hizmet alımlı ihalesi pazarlık yöntemiyle yapıldı, ihale onay yöntemlerinde ise pazarlık yöntemlerinin kullanılma gerekçesi açık, gerçekçi ve objektif olarak belirtilmedi. Bir Kocaeli Milletvekili olarak bu hali büyük bir üzüntü ile görüyorum, çünkü hemşerilerime yönelik hizmetlerin nasıl da yavaşladığı ve nasıl da paraların çarçur edildiğini burada görüyoruz. Burada defalarca hatırlatmıştık Belediye tatminkâr bir cevap vermedi! Tramvay Kafe'nin usulsüz bir şekilde eski MHP İl Başkanı ve ortağına tahsis edilmesi, mevzuattaki kira kontratındaki şartlara aykırı olarak 160 m2'lik bir alanın 400 m2'ye kadar büyütülmesi hiçbir denetimin, planlamanın yapılmaması nedeniyle biz eleştirilerimizi söylemiştik ve ironik olarakta madem Tramvay Kafe gibi sağa sola küçük ortak partisinin eski il başkanına kafe tahsisleri yapılıyor biz de HDP İl Başkanlığı olarak bir kafe tahsisi bize de yapılmasını istiyoruz demiştik. Bu beyanımız belediyedeki yağma ve talana yönelik ironik bir yaklaşımdı fakat doğru dürüst bir açıklama göremedik, biz bu açıklama yapılmamasından sonra da suç duyurusu ile Kocaeli Adliyesi'ne başvurduk ve ardından da Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin bu hazin halini gördük.

Antalya S Tipi Cezaevi'nden provokasyon uyarısı geliyor.

Antalya S Tipi Cezaevi'nden provokasyon uyarısı geliyor. Antalya'da koğuşların aralarına farklı suç tiplerinde yatan grupların yerleştirildiği ve bir provokatif bir ortam oluşturmaya çalışıldığı yönünde önemli başvurular alıyoruz, bunlara da dikkat edilmesi gerektiğini net bir şekilde söylüyoruz.

İnsan Hakları ihalleri yoğun bir şekilde devam ediyor. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu görevini yapmadığı için iş bize düşüyor ve her hafta burada basın toplantımızda gündem ediyoruz. Bize başvuran Faik Diyar isimli kişi ablası Gülizar Diyar Van T Tipi Cezaevi'ndeymiş, denetimli serbestliğinin verilmediğini söylüyor. Binlerce kişiye denetimli serbestlik verilmiyor, iyi hal yok deniliyor, ne olduğu belli olmayan bir şekilde yasal faaliyetler yaptığı için cezaevine giren insanlar ikinci kez cezalandırılıyor ve gözlem kurulu marifetleri ile cezaevlerinde kaldıkları süreler arttırılıyor, büyük bir zulüm binlerce kişiye yapılıyor. Bu vebalin hesabını veremez bu iktidar.

Akçadağ Cezaevi'nden çok darp iddiaları alıyoruz. Malatya Akçadağ Cezaevi'nde ne oluyor? Sn. Bekir Bozdağ bu yalanları boşver de sen bize Malatya Akçadağ Cezaevi'nde son aylardaki bu keyfi muameleler konusunda bir açıklama yap! İnsanlar diyor ki: "Darp ediliyoruz, işkence ediliyoruz." diyor ve koğuştaki arkadaşları infaz koruma memurlarının elinden mahpusları zorla alıyor, süngerli odada işkenceler var. Bize başvuran kişi diyor ki: "Eşim Halil Bayık'ın cezaevinde hayatını kaybetmesinden endişe ediyorum." Diye Mercan Bayık bize başvuru yapmış. Bunu da belirtmiş olalım.

Afyon Cezaevi'nde skandallar bitmiyor! Adeta Bastille Hapishanesi'ne dönmüş durumda Afyon Cezaevi! İnanılmaz bir şekilde Afyon T Tipi Kapalı Cezaevi'nde 1/10 indirimler verilmiyor, denetimli serbestlik verilmiyor ve koşullu salıverilme tarihinde de insanlar bırakılmıyor. Zaten cezaevleri ağzına kadar dolmuş, %140, %160, %180 oranında cezaevleri ağzına kadar dolmuş durumdayken siz denetimli serbestliği gelmiş durumdakileri bırakmıyorsunuz bu nasıl bir mantık? Avrupa Konseyi'nin raporları olmasına rağmen bu zalimliği devam ettiriyorsunuz!

8 Eylül 1999 tarihinden sonra kıdem tazminatı alanlar dezavantajlı duruma geçiyor çünkü 1999 tarihinden önce SSK girişi olanlar 3600 gün kararı ile kıdem tazminatı alabilmekte, bu tarihten sonrakiler alamamakta. Bu uygulamanın düzeltilmesi yolunda bize önemli başvurular var bunu da beyan etmiş olalım.

Mehmet Zahar Oluk Bolu F Tipi Cezaevi'nde 3 hafta ailesiyle telefon görüşü yapamıyor, bize başvurmuşlar.

Çorum Cezaevi'nde Emin Regaip Yüksel Edirne Cezaevi'nden Çorum Cezaevi'ne bir sürü hastalığı olmasına rağmen gitmiş, aile Manisa'da diyor ki: "Manisa'ya yakın bir cezaevine nakledilsin." "Hayır efendim kronik hastalığı var nakil edemeyiz." Aile diyor ki: "Edirne'den Çorum'a naklederken kronik hastalığı vardı, naklettiniz, nasıl naklettiniz o zaman? Peki Çorum'dan Manisa civarına niye nakletmiyorsunuz? Bu nasıl çifte standarttır?" diye soruyor naklinin gerçekleşmesini ve hasta bir mahpus olduğunu söylüyor!

Önümde inanılmaz bir vaka var, gerçekten dehşet veren bir olay, bu haberlere de yansıdı, bakın 6 tane polis bir aracı durduruyor, araçta 2 tane Suriyeli var ve bir şirketin paralarını taşıyorlar, Suriyeli yurttaşların çalıştıkları firmaya ait 9 bin 156 $ ve 33 Bin 900 TL nakit para var. Polisler araca giriyorlar, araçtan çıktıklarında paralar eksilmiş oluyor ve araç içinde sahte para ve uyuşturucu ortaya çıkıyor. Yapılan incelemelerde Suriyeli 2 kişi 6 polisin aracın içine girdikten sonra paraları aldıklarını, 9 bin 156 $'ı 3456$ olarak tutanağa yazmış polisler. Aradaki 6 Bin$ nereye gitti? 33 Bin 900 TL varmış, polisler tutanağa 14 Bin 770 TL olarak yazmış, aradaki para nereye gitti? Yapılan araştırma sonucunda 6 polis tutuklanmış durumda şu anda. Suriyeliler gözaltına alınmışken onlar serbest bırakılıyor, 6 polis tutuklanıyor. Düşünün resmi görevinizi yaparken para dolu bir araca giriyorsunuz ve çıktığınızda o araçta paralar eksilmiş oluyor, 6 polis şu anda tutuklu. Daha da üzücü tarafı bundan sonra başlıyor! Maher El Selman bu kişi, Suriyelilerden birisi ve Muhammed Nadir Hamud isimli iki kişi geri gönderme merkezine gönderiliyor bu tutuklamadan sonra garip bir şekilde. Adamların arabasına girilip paralar alınmış. Polisler tutuklanmış bu yüzden ama Suriyeliler aniden bir şekilde bir cezalandırma ile Malatya Geri Gönderme Merkezi'ne gönderiliyor. Muhammed Nadir Hamud Suriye'ye geri gönderiliyor ve geri gönderildiği yerde hayati tehlike yaşıyor ve ardından bakın evraklar burada, takip ediyorum konuyu inanılmaz bir olay! Adeta bir cezalandırma var. "Vay sen benim nasıl tutuklanmama yol açtın?" diye sanırım böyle bir cezalandırma var. En sonunda Maher El Selman serbest bırakılıyor! Allah'tan serbest bırakılıyor canını kurtarıyor, bu konuda İçişleri Bakanlığı'nın açıklama yapması gerektiğini düşünüyorum. Bakın son derece ciddi bir iddia ile resmi bir görevde polisler oradaki parayı aldığı iddiası ile araca sahte para ve uyuşturucu yerleştirdiği iddiası ile tutuklanıyor ve ardından araçtaki 2 kişi mağdur edilerek geri gönderme merkezine gönderiliyor. Bu haberlere yansıdı,  belgeler bilgiler bizim elimizde. Bu nasıl bir rezalettir? İçişleri Bakanlığı bu konuda bir açıklama yapmayacak mı? Hiçbir suçu günahı yokken sırf polislerin tutuklanmasına yol açan bir hadisenin içinde diye bir Suriyeli Suriye'ye geri gönderildi olacak iş değil! Bu nasıl bir ülke! Utanç verici bir hadise! Olacak bir iş değil ama bu yaşandı arkadaşlar bu ülkede! Kabul edecek bir durum değil! Bu konuda ben Adalet Bakanlığı'nın, İçişleri Bakanlığı'nın açıklama yapması gerektiğini düşünüyorum.

Erzurum H Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde temel ihtiyaç olan yemekler verilmiyor ve hücre cezaları uygulanıyor. Kantin yasağı getiriliyor, bu konuda araştırma yapılmasını talep ediyoruz diye bize başvuranlar var.

"Diyarbakır 1 No'lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde oğlum Erhan Ertuğrul ağır bir şekilde darplara maruz kalıyor." diyor. Psikolojik baskı altında, sosyal etkinliklere çıkarılmıyor, hastane tedavileri aksıyor, mahkumlara açıkça "Burada size gün yüzü göstermeyeceğiz." Diyen bir idare var. "Yerinde incelensin." Diyor.

Hasta mahpusların durumu içler acısı. Bakın bir hekim vekil olarak şu evrakları, doktora raporlarını inceledim. Daha öncesinde de bu vakayı takip etmiştim. Özge Özbek beyin tümörü olan Multipl Meningiyom ve Bilateral  Schwannoma hastalığı olan . Nörofibromatozis hastalığı olan bir hasta, raporlar burada. Ayrıntılı bir şekilde bir hekim olarak tetkik ettim. Önceden beyin kanseri olduğu için infaz erteleme almıştı. 3 ay infaz erteleme aldı, 3 ay bittikten sonra hastalığının daha da ilerlediğini görüyorum ben bu raporlarda, MR, pataloji raporlarının hepsini ayrıntılı inceledim ve hastalığı ilerlemesine rağmen infaz ertelemesi iptal edilip şu anda Gebze Kadın Cezaevi'nde konulmuş Özge Özbek olacak iş değil. Şu anda hastane sağlık kurulu cezaevinde kalamaz diyor. İstanbul ATK: "Hayır cezaevine girmeli." Diyor. İstanbul ATK raporunda beyin cerrahi doktorunun kararı yok. Kararı verenler arasında pskiyatri, üroloji ve nöroloji var fakat beyin cerrahı yok. 3 ay sonundaki hikaye bu ve kadıncağız hasta mahpus şu anda cezaevinde. Ağır bir hasta, ilerleyen beyin kanseri olan bir hastayı cezaevine atınca elinize ne geçecek? Allah aşkına insanlık namına soruyorum.

Evim mağdurlarının durumunu takip ediyoruz. Şu anda Meclis'te yasa görüşülüyor ve yasadaki 34. Madde anaparayı ödeme ve katılma paylarının ödenmemesi yönündeki bir sonuç getiriyor. Biz bunu kabul etmiyoruz çünkü katılma payları, hizmet payları çok miktarda tutuyor ve ana paranın ödenmesi yeterli olmayacak, tüm bunlardan dolayı biz evim mağdurlarının mağdur olacağını düşünüyoruz, defalarca gündeme getirdik. Şimdi de bu yasadaki bu eksikliğe dikkat çekiyoruz.

"Samsun Bafra Cezaevi'ndeki Vedat Sarı mahpusumuzu ziyaret edemiyoruz, Patnos Cezaevi'ne nakledilsin." Diyen nakil başvurusunda bulunan bir ailenin durumunu bir milletvekili olarak gündeme getiriyorum. Maalesef ki devlet ve iktidar uygulamaları ile mahpuslar ailelerine en uzak cezaevlerine gönderiliyor Türkiye'de. Doğudaysa batıya, batıdaysa doğuya gönderiliyor. Bu büyük bir zulüm. Aileler, mahpus yakınları büyük bir çile çekiyor. Aile Patnos'ta mahpus Samsun'da en azından Patnos'a yakın bir yere getirilsin deniliyor ama maalesef ki bu isteklerin hiçbiri yerine getirilmiyor.

Kocaeli Darıca Piri reis mahallesinde ikamet eden 11000 kişilik topluluk adına bizden bir talep var. Bölgede 11000 nüfusu olmasına rağmen ilkokul yok. Ortaokula çevrilmiş durumda. Öğrencilerin taşımalı eğitim konusu, Milli Eğitim Bakanlığı konuyu organize ediyordu, şu anda servisler iptal. Ufacık çocuklar, 1., 2. Sınıfa giden çocuklar iki anayolu geçerek uzaktaki bir ilkokula gitmek zorunda. Peki neden servisler iptal edildi bizim mahallemiz dar gelirli ailelerin oluştuğu bir aile neden bu durum oldu diye sorduklarında aileler. "Servis firmasının kendisinin iptal ettiğini." söylemiş ama mağdur olan aileler bir an evvel bu durumun düzeltilmesi gerektiğini net bir şekilde söylüyorum.

Bu hafta içinde iki ayrı üniversiteden ırkçı saldırı haberleri aldık ve son derece önemli vahim olaylardı. Muğla Üniversitesi'nde öğrenci yurdunda Kürt öğrenciler Kürtçe şarkı eşliğinde halay çektiği için ülkü ocakları mensubu öğrenciler tarafından tehdit edildi ve yurt kapısı önünde darp edildi, tehditlere maruz kaldı ve bu öğrenciler yurttan ayrılmak zorunda kaldı, yurttan ayrılırken dolaptaki kitapları alırken bile güvenlik görevlileri orada olmasına rağmen ırkçı hakaret ve tehditlere maruz kaldılar. Şu anda bu öğrenciler saldırıya uğramalarına rağmen halen yurda girememekte, halen idari ve adli işlemler yapılmamakta, saldırganlar cezalandırılmamakta. Disiplin mekanizması işletilmemekte ve öğrenciler halen mağdur durumdadırlar. Öğrenciler yurtlarında değil, arkadaşlarının evinde geçici olarak barınmaktadırlar ve yetkililerden çözüm aramaktadırlar. Biz yetkililer ile de görüştük, en kısa sürede bu öğrencilerin diğer erkek öğrenci yurduna nakledilmesi gerektiğinin altını çiziyorum, böyle bir söz aldık ama bu sözün yerine getirilmesi gerekiyor.

Karaman'da Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi'nde Karaman Ülkü Ocağı mensubu kişiler tarafından da bir saldırı gerçekleştirilmiş ve instagram hesaplarına zorla birtakım mesajlar yazdırılmak suretiyle. Ülkü ocakları mensupları Kürt öğrencilere yönelik baskı, tehdit uygulamış ve bu uygulamalardan dolayı öğrenciler yurttan ayrılmak zorunda kalmış, Karaman'dan ayrılıp memleketi Diyarbakır'a dönen öğrenciler ile görüştük. Son derece vahim bir hadise, bu paylaşımları zorla yaptırmışlar ve gençlerin yurttan ve okuldan ayrılmasını sağlamışlar. Bu iki husus hakkında; Muğla ve Karaman'daki üniversitelerde Kürt öğrencilere yönelik, sırf Kürtçe şarkı ve halaydan dolayı baskı tehdit, zorbalık hakkında üniversite yönetimlerinden ve Gençlik ve Spor Bakanlığı'ndan açıklama bekliyorum.

Bir vatandaş Batman'da gözaltına alındı ve darp edildi, gözleri kan çanağına dönecek şekilde ağır bir şekilde darp edildi ve milletvekillerimiz, hukukçular köye gitmek istedi köyün girişi kapatıldı. Olacak iş değil! Vatandaşa eziyet, işkence ediyorlar ve tespit yapmak isteyen vekil ve avukatların köye girmesi engelleniyor. Böyle bir Türkiye'de yaşıyoruz, bununla ilgili bir soru önergesi hazırladık. İşkence ve kötü muamelede bulunan personel hakkında soruşturma açılmış mıdır? Eğer soruşturma açılmışsa akıbeti ne durumdadır? Darp raporunun engellenmesi ile ilgili iddialar doğru mu? Personel hakkında açılmış bir soruşturma var mıdır? Diye sorduk.

Yozgat 2 No'lu T Tipi Cezaevi'nde hükümlünün eşi bize başvurmuş. Diyor ki: "11 aylık bebeğimiz var. Bebeğim prematüre olduğu için hastalıklara çok açık o yüzden tedavisini aksatmamak için açık görüşlere gidemedik. Aylar sonra Mart ayında görüşe gittik erkek bebek olduğu için bayan görevliler aramak istemedi. Erkek jandarma aradı ama o yaştaki bir bebeğin zaten yabancılara karşı korkusu gerginliği olurken erkek birinin bezine bakması onu daha da gergin hale getirdi ve 30 dakikalık görüşümüz burnumuzdan geldi, çocuğun ağlamasını susturmak ile geçti." Diyor. İnsanlar böyle zulümler yaşıyor! Başka bir şey değil!

"Nisan 2018'de 6 yaşında oğlum oğlum Salih Miran Güler karşıdan karşıya geçerken askeri bir araç çarparak oğlumu yatağa mahkûm etti ve yanlış trafik tutanağını tutup tüm suçu ufacık oğluma attılar. Aynı zamanda annesinin ifadesini değiştirip her şeyi kılıfına uydurup tüm suçu bize attılar." Diyor. Böyle zırhlı araçlar ile kazaya uğramış insanların dramları çok fazla, bunları takip ediyoruz, maalesef ki bunlar cezasızlığa uğruyor ve bu çocukların katilleri ellerini, kollarını sallayarak ortalıkta dolaşıyorlar maalesef.

Helin Hasret Şen'in katilleri görevine devam ediyor polis olarak! Önceki gün mahkemesi oldu çok üzüldüğüm bir vakadır. Helin Hasret Şen'in annesi mahkemede isyan etti ve hakimin hakaretlerine ve azarlamasına maruz kaldı. Zaten perişan olmuş, bitmiş bir aile. Aileyi yakinen tanıyorum, çok üzülüyorum onlar için ve maalesef hakim tarafından kadının feryatları terslenerek susturuldu.

Çok ilginç bir vaka; KHK'lı olmanız başınıza neler neler açıyor! Bir şekilde OHAL'in gadrine uğramınız, bir üniversiteden ihraç edilen bir akademisyen olmanız başınıza neler neler açıyor! Rafet Irmak duyarlı bir vatandaş. Bakın bize tüm belgeleri gönderdi ve tüm vakayı da toplamış. Kendisi Konya Mevlana Üniversitesi'nden mağdur edilmiş bir akademisyendi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Millet Kütüphanesi'ne gitmek istemiş, bir bilim insanı nereye gidecek? Millet Kütüphanesi'ne gidecek, giderken yolda durdurulmuş. "Sen nereye gidiyorsun? Gidemezsin sen KHK'lısın." Bir sürü kontrollerden geçmiş, ve sonunda yoluna devam edebilmiş, tekrar durdurulmuş ve "Kütüphaneye gidemezsin." Denilmiş. Hoca demiş ki: "Nasıl gidemem? Kütüphaneye gideceğim. Üstümde başımda hiçbir şey yok. Ben OHAL mağduruyum ama beraat ettim, hakkımda hiçbir şey yok." Demiş, engellemeler yapılmış. "Seni Cumhurbaşkanlığı istemiyor." Demiş. "Beni Cumhurbaşkanı mı istemiyor?" demiş. "Cumhurbaşkanı'nın kendisi değil ama Cumhurbaşkanı'nın makamı istemiyor." Diye laflar söylenmiş. En sonunda kütüphaneye girebilmiş. OHAL mağduru bir kişi, bir akademisyenin Türkiye'de yaşadığı şeyler burada. Rezaleti görün! Belgeler elimizde bunu bütün dünya görsün, Türkiye'de nasıl faşizan, nazi rejimi olduğunu net bir şekilde görsün. Bir akademisyenin kütüphaneye girmesi büyük bir macera, iki kez polis tarafından durduruluyor ve zor bela kütüphaneye giriyor. Trajikomik bir olay, Türkiye'de bunlar yaşanmaya maalesef devam ediyor.

"Kardeşim %82 engelli Şahin Demirci doğuştan genetik bir hastalığı var." Böyle olduğu halde askerlik yaptırılmış. Mahkemeye başvurmuşlar ve "Kardeşim Kürt olduğu için ırkçılık yapıldı." diyor askerde ve "Şu anda hasta hasta askerlik yaptırdılar, kardeşim Elazığ Fethi Sekin Devlet Hastanesi'nde göğüs hastalıkları bölümünde yatıyor ve mağduriyetleri devam ediyor. Ben de Kadıköy İstanbul'da çalışıyordum. Ameliyat olmam gerekti doktor söyledi ve rapor verdi, raporu çalışmış olduğum firmaya verdim kabul etmediler. "Siz Kürtler pis Kürtler." Dediler, benim ırkımdan dolayı bir ayrımcılığa uğradım. "30 milyon Kürtlere kurban olun siz." Dedim." Bu ırkçı ayrımcı özel ve devlet kurumdaki uygulamalara isyan ediyor.

"Sayın başkanım üniversite sınavları böyle bir ekonomik sorunlarla olamaz. Eğitim de eşitliğin sağlanması için bu ucube sınav sistemi kaldırılmalı daha kendimize kitap alamıyoruz, yetersiz ve dengesiz beslenmeden dolayı gözlerim artık göremiyor. Psikolojimiz bozulmuş, bu sorunlar nedeniyle çöküş tehlikesiyle karşı karşıya kalmışız. Bu konuda bize yardımcı olun. Bu mesele bir vicdan meselesi haline gelmiştir." Diyor. Maalesef ki durum bu! Gençler feryat ediyor ve son derece üzücü bir hal devam ediyor.

Bize Ümit Yıldız Rize Cezaevi'nden yazmış. Bu mahpus hastanın mektubunu okudum, annesi ile de görüştüm. %91 engelli psikiyatri hastası, hekim vekil olarak durumunu çok iyi anladım, cezaevi ile de görüştüm ve hastane yatağından kaldırılıp getirilip cezaevine konmuş bir insan. Bu insan diyor ki: "Ben burada yapamıyorum, tek kişilik koğuşta kalıyorum." Çoklu koğuşa konulduğunda da insanlarla anlaşamıyormuş ve kavgalar oluyormuş. Tabi ki bu insanın yeri cezaevi olmadığı için bu insan cezaevinde insanlarla birlikte kalamıyor. Bu insanın cezaevinde kalmaması gerekiyor. Çok net, %91 engelli birisi diyor ki: "Engelli kartım var. Hastanede ağır bir tedavi altında bilincim yerinde değilken beni alıp cezaevine getirmişler. Yaptığım şeylerin bilincinde değilken cezaevindeyim ve intihar düşünceleri ile doluyum. Ölüme terkedildim." Diyor Ümit Yıldız. Bunlar gerçekten çok üzücü vakalar, insanlar bu kadar ağır sağlık sorunları ile yaşarken onları cezaevinde tutmak gerçekten çok zalimce bir tavırdır.

Şu mahpusun durumunu her hafta gündem ediyoruz. Ahmet Zeki Özkan 4. Evre kanser hastası ve halen cezaevinde maalesef olacak bir iş değil. Kızı büyük bir mücadele veriyor Merve Özkan diyor ki: "Düşünsenize, kulaklarınız duymadığı için askerlik bile yapmamışsınız ama sizi Terör ile yargılamışlar, kurban verdiniz, bankaya para yatırdınız diye, sizi terörist ilan etmişler! Sonra 4.evre Akciğer kanseri olmuşsunuz, bırakmamışlar sizi!" gerçekten hem adil olmayan yargılamalar ile yasal meseleleri illegal kabul ederek insanları terörist ilan ediyorsunuz ve 4. Evrede kanser olduktan sonra da bu insanları hala cezaevinde tutmaya devam ediyorsunuz, zalimliklere bir başka zalimlik daha ekliyorsunuz.

Şu fotoğraflar hep cezaevi ziyaretlerindeki dram fotoğrafları. Gozel Serçe ağır hasta tutsak olan kardeşinin serbest bırakılmasını istedi, "Ölecekse de cezaevinde değil evinde ölsün." dedi. bu tür vakalar maalesef çok var ve açık görüşlerdeki bu tablo büyük dramların yansıdığı bir tablo maalesef.

Sincan Cezaevi'nde açıklanan telefon görüş listeleri yine çocukları mağdur etti. Öğrenciler için hafta sonu seçeneği yok oysa Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü açıklamasında sorun olmadığını belirtmişti! Bu kaçıncı yalan Sn. Bekir Bozdağ? Böyle net ve ağır ifadelerle yükleniyorum Adalet Bakanına çünkü biz konuyu biliyoruz. Bakın öğrenciler hafta içinde telefon görüşünde mahpus anne veya babaları ile görüşemiyor. Buna bir çözüm bulun, cumartesi veya pazara koyun bu telefon görüşlerini dedik çocukları olanlar için yapmadılar, sonra açıklama yapıyorlar. Bir sorun yok diyorlar. Ceza Tevkifevleri açıklama yapmış, niye yalan atıyorsunuz? Ben size belgelerle açıklıyorum! O telefon görüş listeleri ile açıklıyorum, Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü niye yalan atıyorsun? Adalet Bakanlığı niye yalan atıyorsun? Biraz insan olun!

Zabit Kişi Kandıra Cezaevi'nden yazmış. "Birçok siyasetçi, STK ve gazeteciye gönderilen mektuplar gereken ilgiyi görmemiş. Herkes sırası gelince "işkence insanlığa karşı suçtur" demeyi iyi biliyor.  "Bana yapılan işkencelerle ilgili çeşitli kurum ve kuruluşlara başvurdum. Çoğundan cevap alamadım." Herkes işkenceye gelince süslü cümleler söylemeye gelince "İşkence insanlığa karşı suçtur." Demeyi çok iyi biliyor, işkence gören insanın yanında niye durmuyorsunuz? Biz bu kişiyi çok iyi biliyoruz ve çok üzülüyoruz. Zabit Kişi korkunç işkenceler gören bir insan ve çok kişinin umurunda değil. Birçok yere başvuruyor, kimse cevap bile vermiyor, bu cevap vermeyenler arasında maalesef muhalefet vekilleri de var, maalesef ki muhalif gazeteciler de var bunları da açık bir şekilde söylemek zorundayım. Bu kabul edilebilecek bir durum değil.

Bakırköy kadın cezaevinden gelen bir şikayet! "C3 Koğuşu kanalizasyonun üzerinde olduğu için koğuşta çok fazla böcek var, eşyalarımızın üzerinde böcekler geziyor, yemekler çok kötü" Nedir bu hal? Bastille zindanı mı orası? Diye feryat ediyor kadın mahpuslar! Bunlar çocuklarından ayrılmış veyahut çocukları ile o kötü, böcekli koğuşlarda olan kadınlar, olacak işler değil bunlar! İnsanları bu kadar kötü sağlıksız ortamlarda tutuyorsunuz bunlar büyük veballerdir.

Çok üzücü bir mektup, diyor ki Çiğdem Çelik Sivas Cezaevi'nden: "Çocuklarım Nazilli'de ben ve eşim Sivas Cezaevindeyiz. Maddi-manevi sıkıntılardan 22 aydır kızlarım gelemiyordu. Telefonda: "Anne seni göreceğimden çok heyecanlıyım, gerçek yüzünü unuttum." dedi. Bu nasıl acı." Diyor." Çiğdem Çelik, bunu biz videolaştırdık. Kuyuların Dibinden Gelen Sesler: Cezaevi Mektupları-2 olarak bunu da bir video haline getirdik.

Geçtiğimiz gün dünya otizm günüydü, bir anne ve otizmli kızı Fatma Gök bu annenin adı, aylardır cezaevinde babası diyor ki: "11 yaşında down sendromlu kızımız var. Eşim Fatma Gök Cezaevinde. Kızımız annesiz yapamıyor.  Annesi haricinde kimseyle görüşmek istemiyor. Mümkünse ceza ertelensin ya da evde infaz yapılsın." Normalde, adli mahpus olsa hasta çocuğu olduğu için infaz erteleme alırdı ama siyasi mahpus olduğu için alamıyor, bu çok zalim bir yasanın yansıması, kabul edilecek bir durum değil, bunu da söylemiş olalım.

Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nden Yusuf Kenan Dinçer diyor ki: "Kitap, yayın hakkımız gasp ediliyor.  Gökçer Tahincioğlu'nun "Kiraz ağacı" kitabına dışarda ödüller veriliyor, satış rekorları kırıyor, burada " örgüt propagandası" gerekçesiyle yasaklanıyor." Şu hale bakın dışarıda ödül verilen kitap cezaevinde yasaklanıyor. Adalet Bakanlığı da cezaevlerinde "Hiçbir sorun yok." Diye ortalıkta kasıla kasıla dolaşıyor!

Latif Molla Ahmetoğlu Buca Cezaevi'nden bize gönderdiği mektupta diyor ki: "Doktor Yeşilyurt Devlet Hastanesi Gastroentoloji Polikliniğinde doktor kelepçemin çıkarılmasını istemedi. Kelepçemin çıkarılmasını istedim. "Hayır çıkaramazsın". Dediler. Bunun insan onuruna aykırı olduğunu belirttim, "Çıkaramazsın." Dendi, ben de hastaydım ve dedim ki: "Tedavi hakkımız engellenemez." Dedim, slogan attım bunun üzerine bir sürü darp, dayak, tekmeler, tokatlar her tarafım mahvolmuş, mosmor olmuş." Düşünün hasta diye hastaneye polikliniğe gidiyor, orada kelepçesi çıkarılmadığı için bir ton dayak yiyor, Latif Molla Ahmetoğlu Buca Cezaevi'nde oluyor bu ve sonunda ne tedavi olabiliyor üstüne bir ton darp ediliyor. Vücudu morarmış olarak cezaevine geri dönüyor, şu rezalete bakın. Adalet Bakanı sen daha konuşabiliyor musun? Ayıp değil mi? Sağlık Bakanı sana da soruyorum! Ne demektir bu! Zaten güvenlik görevlileri oradayken bir mahpusun kelepçelerinin çıkarılmaması diye bir şey olabilir mi? Ben bir hekim vekil olarak ayrımsız tüm hasta mahpusların kelepçelerini çıkarırdım. Ne olacak kelepçesiz muayene et kelepçesi takılsın. Hipokrat etmedin mi ey doktor? İzmir Yeşilyurt Gastroentoloji bölümündeki doktor sen Hipokrat yemini etmedin mi? Ayıp değil mi? Bir hasta mahpusun kelepçesi çıkarılacak ne olacak bundan? Ne bu düşmanca tavırlar? Biz bunu soru önergesi ile de sorduk ev o doktorun da bulunması ve ondan mutlaka hasta hakları açısından bir hesap sorulması gerekiyor.

Ömer Aslan Kırıklar Buca Cezaevi'nden yazmış. "Direnişimiz sonrası idare ile çeşitli kurumların araya girmesi sonucu anlaşma sağlandıktan sonra ihlaller devam ediyor. Durumun böyle devam etmesi halinde tekrar direnişe devam edeceğiz. Kamuoyu sesimizi duysun."

"Aynı cezaevi kampüsünde olmamıza rağmen 4,5 yılda sadece 4 defa eşimle görüştürdüler. Aslında her hafta görüş hakkımız vardı. Bu dönem 28 Şubat'tan bin beter. Yargılanan bir kişinin istasyonundan yakıt almamdan dolayı ceza aldım!" diyor Ekrem Kütük, Aliağa Cezaevi'nden. Bütün bunlar rezalet durumlar nasıl adil olmayan yargılamalarla yargılamaların yapıldığını gösteren durumlar.

Van Cezaevi'nden Deniz Aldemir yazmış. Sincan Cezaevi'nde benim yakınımdaki koğuşlarda olan komşu koğuşlarımda olan KHK'lı bir askerdi, kendisi ile mektuplaşırdık çünkü beni çok taktir ettiği için bana mektup yollamıştı ben de kendisine cevap vermiştim. "Savcı: "Deniz'e işkence yapıldığını biliyoruz." demesine rağmen takipsizlik verildi. Ankara'dan Van'a 27 saatte nakledildim. Yolda namaz da kıldırmadılar .Bu zulüm sürecinin asıl kahramanlarıdır eşlerimiz. Nakil sonrası asıl çile eşlerimize." Diyor Deniz Aldemir.

Yusuf Kenan Dinçer Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nden diyor ki: "Vatanımız bir cennet ama bu cennette ekmeğe değil adalete açız. Cezaevine atılmak iş cinayetinde ölmekten daha kolay. Gizli tanık ifadesi yetiyor buna. "Cehennem acı çektiğiniz yer değil acı çektiğinizi kimsenin duymadığı yerdir." der Hallac-ı Mansur." Diyor mektubunda.

Cezaevi ihlalleri ile ilgili Av. Turan Canpolat'ın durumunu gündem etmeden geçemeyiz. Geçtiğimiz gün Avukatlar Günüydü ve 7 yıldır sırf avukatlık yaptığı için tutuklu olan bir avukattan bahsediyoruz Elazığ Cezaevi'nde 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı Avukat Turan Canpolat, hukuka aykırı olduğu halde 3 yıldır tek kişilik hücrede tutuluyor. Denetimli serbestlik süresi geldiği halde tahliye edilmiyor. Zalimliğin zirvesindeler!

"Ne hukuk tanırım ne yasa derebeyiyim" demenin Bakanlıkçası" bir haber ve yorum yapmışız: "İçişleri Bakanlığı 10 aydır kararı uygulamıyor. Ödenecek tazminat, idari amirlerden tahsil edilebilir mi?" Prof. Günday: "Dava açması iadeye engel değil" diyor. Mahkeme göreve iade etti İçişleri Bakanlığı 10 aydır kararı uygulamıyor. Düşünün tüm mahkemeler sizi göreve iade ediyor, İçişleri Bakanlığı adeta derebeyi. "Başlatmıyorum." Diyor. Şu rezaleti görüyor musunuz? Böyle bir sürü başvuru alıyoruz!

Evim Mağdurları bu hafta Meclis'te yasa görüşüldü ve maalesef ki hakkaniyetli olmayan bir şekilde bu mağduriyet yasa ile güya halledilmeye çalışıldı, iktidar sonunda bir yasa getirdi ama mağdurların alacağını kuşa çeviren bir yasa bu adil çözüm olmadan olmaz diyoruz. Ana parayı enflasyon ile para pul olsa da ana parayı ödeyen ama katılma payı ve hizmet payını ödemeyen bir anlayış ile karşı karşıyayız.

Nesrin Gençosman 1370 gündür soru önergelerimize cevap verilmeyen bir hasta mahpus, sürekli gündeme getiriyoruz getireceğiz. Hayatını kaybetmişti zatürre hastalığından dolayı.

Umut Bulut Elazığ Cezaevi'nde adil olmayan bir yargılama sonucu tutuklanınca; "Ben intihar ederim." diyen ve intihar eden bir çocuk! Akıl baliğ olmuş bir insan bile değil bir çocuk ve bununla ilgili tek bir açıklama yapılmıyor, bu kadar zalim bir Adalet Bakanlığı var karşımızda.

Mustafa Kabakçıoğlu ölümünün üzerinden 1.5 yıldan fazla zaman geçti beyaz plastik sandalyede ölmüştü ve bu konuda Adalet Bakanlığı bir açıklama yapmamakta ve olayın üstünü örtmekte ısrarlı.

Garibe Gezer defalarca gündeme getirmemize rağmen sorunları halledilmeyen, ihlallere uğratılan ve sonunda adeta isyan ederek intihar eden ve intiharından sonra 4 aydan fazla süre geçmesine rağmen halen soru önergelerimize cevap verilmeyen bir hasta mahpus çünkü o son derece daraltılmıştı cezaevinde.

Biz tüm bunları gündem ettik ve ÖFG TV programımızda hasta mahpus ve bundan dolayı psikolojik sıkıntı ile intihar eden 17 yaşındaki Umut Bulut'un babası ile görüştük ve bu konunun takipçisi olacağımızı düşündük, gerçekten çok büyük acılar çeken aileleri görüyoruz, çok üzücü hadiseleri görüyoruz!

Şu gördüğünüz insanlar da Selçuk Özel KHK'lı polis ve ihraçtan sonra çilekçilik yaparak geçimlerini sağlamaya çalışan insanlar, yaşadıkları dramı KHK TV'ye anlatmışlar, gerçekten büyük acılar, sıkıntılar çektiklerini ifade ediyorlar.

Bu hafta Muğla ve Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi'nde Karaman'da faşizan saldırılar oldu. Ülkü Ocakları Muğla'da Kürt öğrenciler, Kürtçe şarkı ve halay çektikleri için onlara saldırdı, biz de araya girdik ayrı bir yurda nakledilmek suretiyle mesele çözümlendi ama Karaman'da daha kötü bir tablo vardı, öğrenciler çok korkunç hakaret ve tehditlere maruz kaldı ve sonunda öğrencilerden Diyarbakır'a gidenler oldu. "Ben okulu bitirdim, gittim, bir daha Karaman'a dönmeyeceğim." diyen öğrenciler oldu maalesef çok üzücü. Kürt sorunu Türkiye'de devam ediyor ve Kürtçe şarkı ve halay çektiği için üniversiteden ayrılmak zorunda kalan öğrencilerin olduğu bir yerde Kürt sorununun çözümlenmediğini net bir şekilde söyleyebiliriz.

4000 civarı karayolları müşavir işçisi var. "Kamudaki taşeron işçilerin kadroya geçirildiği 696 KHK kapsamında tüm şartları taşımamıza rağmen ihalemizin adının "DANIŞMANLIK" olması sebebiyle kapsam dışı bırakıldık. Sesimiz olmaya devam edin." Diyor ve biz de onların sesi oluyoruz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na bunu duyuruyoruz.

Ses Kocaeli Sahibi Güngör Arslan'ın davasında şaibeler devam ediyor. Halen gizlilik kararı var ve avukata bile dosyadaki evraklar verilmiyor! Av. Cahit Çiftçi bundan son derece müzdarip, Kocaeli'nde kendisi ile de görüşerek bu durum hakkında bir gündem oluşturacağız, kabul edeceğimiz bir durum değil, öldürülen gazeteciler gününü yaşadık ve maalesef ki Güngör Arslan onlardan birisiydi. Güngör Arslan'ı görüyorsunuz, Av. Cahit Çiftçi onun hakkında açıklamaları Güngör Arslan'ın eski masasında yaptı, üzeri örtülmek istenen bir cinayet, Valilik doğru dürüst bir açıklama yapmıyor, gerçekten çok vahim bir cinayet çoğu kişi de bu konuda hassas değil ama biz hassasiyetimizle konuyu takibe devam edeceğiz.

Bakın Erzurum Tekman kayyımının yolları! Diyecek başka bir kelime yok! Kayyımlar gasp ettikleri bölgelerde, illerde, ilçelerde yağma ve talan politikası ile bütçeyi talan ediyorlar ve hizmette sunmuyorlar, işte çamur içinde bir yolun görüntüler, işte Tekman, işte Tekman kayyımının yolları!

Barınamıyoruz Hareketi'nden bir fotoğraf göstereyim. Öğrenciler yurtlarda kalma konusunda oldukça sıkıntılar çekiyorlar ve öğrenciler bu eylemleri yaptığı için mağdur edilmiş durumdalar, öğrencilerin mesajlarını da paylaştık ve onlara destek olmaya devam edeceğiz.

Anayasa Mahkemesi'nin bir kararı var elimde! Anayasa Mahkemesi çalışma izni iptal edilen bir öğretmenin hak ihlaline uğradığını söyledi. Bu çalışma izni iptal edilen binlerce öğretmen için çok önemli bir emsal karar. Hukuki süreçleri takip edin, sonuna kadar Anayasa Mahkemesi'ne kadar gidin. "Bir şey olmaz." Demeyin. Bakın böyle Anayasa Mahkemesi'nden hak ihlali kararları alırsınız, bunlar çok önemli kararlardır.

Çok üzücü bir vaka. Bir acil tıp teknisyeni bir bebek bulunmuş, kendisinin bebeği olduğu için emzirmiş. Kendi bebeğinin giysilerinden giydirmiş, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bu videoyu yayınladı. Bir anne gibi çocuğu sarmış sarmalamış, öpüyor, kokluyor ve gerçekten büyük bir sevgi ile onu kucaklıyor, çok güzel görüntüler, merhamet ve vicdanın abidesi görüntülerdi fakat sonrasında bu bebek bir bakımevine teslim edildi, doğru dürüst bir şekilde hastaneye yatırılıp sağlığı sterilize edilmedi ve daha sonra bakımevinde hayata döndürülmüş olan bir bebek, bir yerde bulunmuş ve onun bulunması ile hayata döndürüldüğü için çok sevinen bir annenin bulunduğu bir yerde maalesef ki bu bebek bakımevinde bakımsızlıktan hastanelik oldu. Olacak şey değil! Devlet kurumların ne kadar kötü durumda olduğunu gösteren bir hal, ne kadar büyük bir felaketin yaşandığını gösteriyor çok üzücü gerçekten.

Zeytinliklerin yerinin niye değiştirildiği belli oluyor! Limak holding o zeytin ağaçlarını kesemeyeceksin diyoruz. Bir yönetmelik değişikliği oldu, bir holding içindi. Bir zeytinlik alandaki zeytinleri keserek orada "Madencilik yapacağız." dediler. Zeytinleri başka yere dikeceklermiş! Düşünün bir yönetmelik bir holding için çıkarılıyor ve o yönetmelik çıktıktan sonra Limak holding gidiyor zeytin ağaçlarını kesiyor, halk buna müdahale ediyor ve olay durduruluyor, zeytin ağaçlarını korumak gerekiyor. "Akbelen Ormanları yok olmasın diye 260 gündür nöbet tutan arkadaşlarımız bugün Limak Holding tarafından kesimine başlanan zeytin ağaçlarını kurtarmak için bölgeye gittiler sağ olsunlar. Milas çevresinde olan tüm yaşam savunucularının bölgeye geçmesi çok önemli." Denilmiş.

Şu fotoğrafım önemli! Benim 2 Nisan 2021 günü çektiğim bir videodaki fotoğrafım. Cezaevine götürüldüğüm günün gündüzünde son mesajlarımdı. Direnmek yaşamaktır. Berxwedan jiyane diyordum ve zalim bir karara sonuna kadar boyun eğmeyeceğimi söylüyordum. Bu boyun eğmeyiş kamuoyunda büyük bir karşılık buldu, vicdanlar sızladı ve tüm kamuoyu yanımda oldu. Beni hapse atsalar da Anayasa Mahkemesi iade etti ve vekilken atıldığım daha sonra zindana atıldığım süreç milletvekili olarak Meclis'e dönmemle sonuçlandı, büyük bir zaferle, halkın zaferi ile sonuçlanmış oldu! Biz direnmek yaşamaktır sözünü berxwedan jiyane sözünü sonuna kadar söylemeye devam edeceğiz.

Adalet Bakanı: "Yargı kimsenin şamar oğlu değildir." Demiş. Sayın Bekir Bozdağ bari bu lafı sen söyleme! Yargıyı iyice şamar oğlanına çevirdiniz, "Yargı kimsenin şamar oğlu değildir." Diyor. Hakikaten ayıptır, bu lafı bari siz söylemeyin, ne kadar ayaklar altına aldığınızı biliyoruz yargıyı daha sonra kalkıp hala böyle cümleler sarf edebiliyorsunuz!

Geçtiğimiz günler Süryani halkının Akitu Bayramı'ydı, onu da kutladık. Üzerinden birkaç gün geçti ama tekrar hatırlatmakta fayda var. Azınlıkların bayramını kutlamak neden önemli? Çünkü onlar azınlık tehdit altında, onların özel günlerini, bayramlarını kutlamak onlara değer vermek ve onların korunmasını sağlamak konusunda önemli bir adımdır ve o yüzden azınlıkların bayramı konusunda hassasız.

Öldürülen gazetecileri andık. Geçtiğimiz günlerde öldürülen gazeteciler günüydü ve maalesef ki cesur, namuslu, dürüst gazeteciler tüm bu gazeteciliklerinin, haberciliklerinin bedelini canları ile ödüyorlar, insanların onlara karşı bir borcu var bunun da altını çizmek gerekiyor.

Ramazan ayındayız, Ramazan ayını çok iyi değerlendirmek lazım, elimizin altından kayıp gidiyor ramazan ayı hepimizin değişim geçirmesi gereken yeniden kendimizi ihya etmemiz gereken bir ay, umarım bu ay Müslümanlar için fedakarlık, sadelik sabır duygularının geliştiği ve tüm insanlık için huzura vesile olan bir ay olur. Oruç tutanın da tutmayanın da birbirine saygı duyduğu bir ay olur ve bütün bu Ramazan günlerini önemli şekilde değerlendirmek gerektiğini söylüyorum.

Size güzel bir Ramazan gecesi hediyesi. "Din iyiliği yaymak demektir." Bunu bir ayet-i kerime anlatıyor. "Mallarını Allah yolunda verip de ardından yaptığı iyiliği başa kakmayarak yardımcı oldukları kimseleri incitmeyenlerin ödülleri Rabb'leri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir."Bakara 262. Ayet.

Geçtiğimiz gün Avukatlar Günü'nü de kutladık. Ben Avukatlar Günü'nü Av. Çiğdem Koç'un dediği gibi; En çok avukatlığı yüzünden hapiste olan avukatlar için kutluyorum çünkü mesleklerini yaptıkları için cezaevindeler ve bu da korkunç bir durum. Bütün avukatlık ile ilgili hak ihlalleri bir tarafa ama en önemli bunu öne çıkarmak gerektiğini düşünüyorum.

"Yazar Ermeni edebiyatçı Surp Haç Tıbrevank 'da müdürlük yapan Mıgırdiç Margosyan'ı, Baron Mıgırdiç'imizi kaybettik." diyor yakınları.  Gavur mahallesi öksüz kaldı. Tanrıdan merhamet,sevenlerine sabır diliyorum toprağı bol ve hafif olsun diye taziye yayınlamış Natali Avazyan Allah rahmet eylesin, başınız sağ olsun Ermeni cemaati. Değerli bir insandı, çok önemli eserler verdi, biz de yakınlarına Allah'tan sabırlar diliyoruz.

Osman Kavala'yı her hafta anıyoruz. Zalimce 5 yıla yakındır tutuklu. Zulmen tutuklu ve AİHM kararlarına rağmen tutuklu, korkunç bir olay. Biz bir an evvel serbest bırakılması gerektiğini bıkmadan usanmadan söylüyoruz.

Şerif Mesutoğlu Yargıtay tarafından karar onansa da Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlali beklediğimiz adli olmayan yargılamayla yargılanan müebbet hapse mahkum edilen bir zulme uğramış insan.

Selçuk Kozağaçlı sırf avukatlık yaptığı için zulme uğrayan, zulmen tutuklu olan Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı onu da anmaya devam edeceğiz, bu haksızlığa isyan etmeye devam edeceğiz.

Şenyaşar Ailesi'nin dramı bitmiyor, Urfa'da Ramazan gününde oruçlarını adliye önünde açıyorlar, bu büyük bir zulüm tablosu, kabul edilecek bir durum değil, bu ailenin yanında olmalıyız, olmak zorundayız, bu kabul edilecek bir durum değil maalesef.

Yusuf Bilge Tunç 2-3 yılı aşkın kaçırıldı halen kendisinden haber alınamıyor! Hayatından endişe ediliyor, Birleşmiş Milletler'e başvuruldu, bir an evvel bu konuda adil bir karar bekliyoruz.

Yasin Ugan kaçırıldığı dönemden sonra kaçırılıp işkence edildiğini söyleyen bir insan cezaevinde ama bizim için en önemli yanı kaçırıldığı illegal bir şekilde işkence edildiği dönemde yaşadıkları anlattığı mektupları ve anlatımları.

Gökhan Türkmen'de 9 ay boyunca kaçırıldığını belirten, mahkemelerde ayrıntılı bir şekilde anlatan, kaçırılıp işkence edildiğini söyleyen bir insan bütün bunların aydınlatılması insan hakları açısından son derece önemli.

Gülistan Doku Dersim'de kaybolan 2 yılı aşkın bir şekilde bulunamayan bir insan, Gülistan Doku Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerektiğini yakınları söylüyor, biz de katılıyoruz. Aygül Doku bu konuda son derece ısrarlı, anne ve baba büyük acılar çekiyorlar. Ölü veya diri bir şekilde kızlarına kavuşmak istiyorlar. Bu konuda ben de herkesi tekrar duyarlılığa çağırıyorum.

Hürmüz Diril, maalesef 2 yılı aşkın bir süredir kayıp nerede olduğu bilinmiyor, eşinin cenazesi bulundu hayatından endişe ediliyor fakat halen kesin bir şey söylenemiyor, bir an evvel yetkilileri göreve davet ediyoruz, bu Süryani vatandaşımızın bir an evvel bulunması gerekiyor.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Facebook Yorum

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!