Kullanılabilir su varlıklarının alg ve yosun, bakteri, biyofilm ve müsilaj etkilerine karşı korunması hedefiyle geliştirilen ultrasonik ses sistemleri ve etkilerinin değerlendirildiği panel ve sunum etkinliğinde, iklim krizine karşı su varlığının önemine dikkat çekildi.
AKK Çevre ve İklim Meclisinin ASKİ Genel Müdürlüğü işbirliğinde düzenlediği, 'İçme Suyu Depoları, Havuz ve Göletlerde Alg ve Yosun Önleyici Ses Sistemleri' Paneli, Başkent Çevre ve İklim Meclis Başkanı Ömer Şan, AKK Başkanvekili Savaş Zafer Şahin ve ASKİ Su Arıtma Dairesi Başkanı Nuri Kali’nin açılış konuşmaları ile başladı.
Programın sunumlar kısmında Belçika'da, 'Alg ve Yosun Önleyici Ultrasonik Ses Sistemleri' üzerine çalışan Rohana Design firması BaAKK Çevre ve İklim Meclisininşmühendisi Jan Franco ve Türkiye Temsilcisi Kadir Keskin sistemlerin buluşundan işleyişine kadar gelişim sürecini anlatırken; sistemler konusunda ASKİ’nin Kurtboğazı Barajı üzerinde yaptığı sistemsel çalışmalarını, su kalitesinin korunması ve Ankara'nın su potansiyeli konusundaki verileri de ASKİ Daire Başkanı Nuri Kali anlattı.
'Ankara, Türkiye’nin En Sulak Alanlarından'
Çevre ve İklim Meclisi Başkanı Ömer Şan, Ankara'nın genelde 'bozkır' olarak değerlendirildiğine dikkat çekerken şöyle konuştu:
"Ülkemizin hemen her köşesinde doğal yaşam alanlarına, proje ve yatırım adına yapılan geri dönüşümsüz müdahalelere karşı yerel halk ve yaşam savunucuları mücadele ediyor. Ormanlarımız yanmasın diye mücadele ederken, diğer yandan devlet eliyle ormanlar kesiliyor, imara açılıyor, sahiller, yaylalar, meralar neredeyse yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bunun sonucu olarak tüm dünya genelinde yaşadığımız küresel ısınma ve iklim krizini yaşıyoruz. Sözde dünya genelinde bu insani müdahalelerin önü alınmaya çalışılıyor. Örneğin, Karadeniz'i yağmur ve suları ile değerlendiriyoruz ama Ankara'nın sularını, su potansiyelini, tarihten gelen değerlerini görmüyoruz. Oysa ki Ankara, ülkemizin en sulak alanlarından biri ama suya ilişkin neredeyse elle tutulur veriler yok. Varsa da çok dağınık yerlerde, bulup çıkarmak gerekiyor. Ankara'nın semtlerine adını veren onlarca dere asfaltın altına gömülmüş, üzeri kapatılmış veya yatakları kurutulmuş. Var olanların da durumu hiç de iç açıcı değil. Göletleri ve baraj gölleri, son dönemdeki çalışmalarla kurtarılıp korunmaya çalışılıyor."
Türkiye ve Avrupa'nın ilk Çevre ve İklim Meclisi olarak suyu öncelediklerine dikkat çeken Şan, "Çünkü su, içinde yaşadığımız evrenin tek, canlı yaşamın olduğu dünyamızı yaşanabilir kılan ekosistemin içerisindeki en önemli varlıktır. Varoluşumuzun en temel nedeni sudur ve suya bağlıdır. O yüzden suyu önceliyor ve önce suya saygı ön plana alıyoruz. Saygı göstermeliyiz ki kendimize saygı duyalım. Gelecek nesilleri yokmuş gibi yapılacak çalışmalar hepimizin geleceğimizi de yok edecek" dedi.
ASKİ, Çalışmalarını Kamuoyuna Duyurulmalı
'Suya Saygı Buluşmaları' altında düzenledikleri etkinlikler ve sonuçlarına da işaret eden Şan, şöyle devam etti:
“Ankara’nın mavi altyapı potansiyeli ile ilgili bir çalışma ekibi oluşturduk. Fakat belediye ve ilgili birimlerin arşivlerinde olması gereken önemli bilgilere ulaşamadık. Talep ettiğimiz veri ve bilgiler tarafımıza verilmediği gibi herhangi bir yanıt da alamadık. Ancak ASKİ’nin son dönemdeki çalışmalarına baktığımızda önemli veriler elde ediyoruz. Bilindiği gibi ASKİ'nin arıtma tesislerinin geliştirilmesine yönelik projeleri için talep edilen kredilendirme ABB Meclisinde reddedilmiş, engel koyulmuştu. Mevcut tesisler yetersiz, gelen kirli suyun üçte bir oranındaki kısmı arıtılmadan nehre bırakılıyor. Dolayısıyla bu kirli su, bizim yaşam alanlarımızı, bizi, tarım alanlarımızı ve doğal olarak içme suyumuz da olumsuz etkiliyor. Bugünkü konumuz, İçme Suyu, Havuz ve Göletlerde Alg ve Yosun Önleyici Sistemler. Konuyu uzun zamandır takip ediyor ve neler yapabileceğimizi araştırıyorduk. Doğal yaşam alanlarımızı korurken kimyasal kullanmadan o alanları koruyup, alg ve yosunlaşmanın önüne nasıl geçileceğinin doğal ve teknolojik yönlerini araştırırken, karşımıza ‘Rohana Design’ çıktı. ASKİ’nin çalışmalar yaptığını, olumlu sonuçlar aldığını öğrendik. Burada bunları tartışıp, değerlendireceğiz. ABB ve özellikle ASKİ, su konusunda güzel çalışmalar yapıyor ama bunu kamuoyu bilmiyor. Sadece sosyal medya hesaplarında kalıyor. Bunu daha görünür kılmak için bu tür etkinliklere gereksinim var.”
“Ankara Çok Değerli Bir Şehir”
AKK Başkanvekili Prof. Dr. Savaş Zafer Şahin ise, Ankara Kent Konseyinin kentsel sorunlara yaklaşımı ve sivil oluşumlardaki etkilerine değinerek şunları söyledi:
"Biz burada insanların değerli hissetmesine çok önemsiyoruz ve en önemli konulardan biri de değer. Ankara çok değerli bir şehir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti olma iradesini gösterebilmiş bir tarihe sahiptir. Bu kentin ve tarihin emanetçileri olan Ankara kentinde yaşayan insanlar da bu bilince sahipler. Gönüllülük ve ortak akıl esasına dayalı çalışmalarımızı da bu yönde önceliyoruz. Ankara gibi su da yaşamsal değere sahip en önemli varlığımız. Su varlıklarımızı koruyup kollamak görevi bizim sorumluluğumuz ve bunu yerine getirmeye çalışıyoruz.”
“Türkiye Su Zengini Değil!”
ASKİ Su Arıtma Daire Başkanı Nuri Kali de, 'Suyun Toplumsal Önemi, Ankara’da Su Kaynakları ve Su Kalitesini Koruma Çalışmaları' kapsamında yaptığı konuşmada ise şunları dile getirdi:
“Su, çevremizde görünen veya görünmeyen şekilde daima bulunan gizemli doğal bir varlıktır. Dünya yüzeyinin dörtte üçü sularla kaplıdır. Ancak bu suyun büyük bir kısmı tuzlusu halinde denizlerde bulunur. Tuzlu sular yüzde 97,5, tatlı sular ise yüzde 2,5’dir. Bu yüzde 2,5 olan tatlı su kaynağının ancak ve ancak tatlı su göller ve nehirlerde bulunan yüzde 0,3’lük kısmı içme suyudur. Tatlı su kullanımında uğran ne kadar çok artarsa gelir düzeyinin ve gelişmişliği seviyesi bu denli artmış oluyor. Sanayileşmenin gelişmesi burada etkin bir rol oynuyor. Dünyada kişi başına günlük su tüketimi 150 litre iken sanayileşmiş ülkeler ortalaması ise 266 litredir. Afrika ülkelerinin ortalaması 67 litre iken Türkiye’nin ortalaması 111 litredir. Türkiye zannedildiğinin aksine su zengini bir ülke değildir.
Kullanılabilir yıllık su miktarı 112 milyar metreküp olan Türkiye, 84 milyon nüfusa bu suyu böldüğümüzde kişi başına düşen su miktarı yıllık 1333 metreküptür. O kişi başına düşen kullanılabilir tatlı su miktarına metreküp cinsinden baktığımızda su baskısı altında olan bir ülkeyiz. Ülke bazında kişi başına düşen kullanılabilir su miktarına metreküp cinsinden baktığımızda Asya’nın ortalaması 3000, batı Avrupa’nın ortalaması 5000, Güney Amerika’nın ortalaması 23.000 dünyanın ortalaması 7600 iken Türkiye’nin ortalaması 1333 tür.”
Çalışmalar Devam Ediyor
Ankara'daki su potansiyeliyle ilgili bilgiler veren Kali, köylerin mahalle kapsamına alınması sonucu ile ilgili çalışmalardan da bahsederek, dezenfeksiyon ve ölçüm çalışmalarına değindiği sunumunda şunları kaydetti:
“Ankara’da içme suyu kaynaklarına baktığımızda 11 tane önemli baraj vardır. Bu barajlardan en önemlisi Çamlıdere Barajı, 1 milyar 220 milyon metreküp su hacmine sahiptir. Ankara merkezine gelen su içme suyu İvedik Arıtma Tesisinde arıtıldıktan sonra 42 farklı noktadan otomatik ara klorlama üniteleri ile birlikte şehir merkezindeki birçok noktaya su sağlamaktadır. İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik kapsamında dezenfeksiyon işlemleri yapılmaktadır.”
Programa Belçika'dan katılarak, 'Alg ve Yosun Önleyici Ultrasonik Sistemler' üzerindeki çalışmalarını, üniversitelerin çalışmaları ve tarımsal üretimdeki etkileri üzerine teknik ve bilimsel bir sunum gerçekleştiren Rohana Design Başmühendisi Jan Franco, çevreci olarak tanımladığı söz konusu sistemin yapay havuzlar, içme suyu depoları, isale hatları ile su tanklarında kullanımı, etkileri ve ekonomik boyutları hakkında bir de sunum yaptı. Ultrasonik Ses Sistemlerinin Türkiye Temsilcisi Kadir Keskin ise, sistemlerin buluşundan işleyişine kadar gelişim sürecini anlatarak, su potansiyelinin korunması ve söz konusu alanlarda yapılan temizlik ve önleme çalışmaları konusunda sağladığı ekonomik, çevresel ve sağlık açısından etkilerini anlattı. Programın son kısmında ise katılımcıların Ankara'nın su varlıkları, içme suyu potansiyeli ve su kalitesine yönelik endişeleri ile söz konusu ultrasonik ses sistemlerinin kullanılabilirliği konularındaki soruları yanıtlandı.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.