BEYİN DE BİR AYETTİR
13 Eylül 2022, Salı 19:39 Dünyada her gün 150 bin Türkiye'de her gün 1500 kişi ölüyor. Ölüm, tıbbi olarak kişinin kalbinin durması, kalpten pompalanan kanın akışkanlığının ortadan kalkması, solunum merkezinin susması şeklinde gerçekleşiyor. Oysa kalp konusunda 30 sene öncesine oranla bugün çok şey değişti. Kalp duruyor ama kişi hala ölmemiş olabiliyor. Burada bir tartışma ortaya çıkıyor; beyin ölümü mü, kalp ölümü mü? Organ naklinde ciddi bir sorun bu Nakil olayı, beyin öldüğünde mi yoksa kalp öldüğünde mi yapılmalı?...
Kalbin çalışması durunca, kanın beyne pompalanması da duruyor ve 20 saniye içinde beyin de kendini kapatıyor. Beyin bütün faaliyetlerini 20 saniye içinde yavaş yavaş durdurmaya başlıyor. Beyinde oksijenden ve kandan beslenen çok hassas yapılar varken, biraz daha dirençli yapılar da var. İşte 15 dakika işi buradan kaynaklanıyor. Beyinde oksijenlenmeye, kanlanmaya dirençli en önemli yapı hafıza bölgesidir. Bu esnada hafıza bölgesi ve bilinç hala çok aktif çalışabiliyor.
Bunu nereden anlıyoruz?
Ölümden dönen hastalar lüm sekeratı esnasında hissettiklerini anlatıyorlar: "O sırada yaşadığım bütün olaylar gözümün önünden geçti. Ya da öbür tarafta vefat etmiş annemi gördüm gibi. Birden bire kendimin dışına çıktım ve dışarıdan olayları ve hatta kendimi seyrettim'... O esnada olan olayları kelime kelime hatırlayabiliyorum. Doktorun söylediklerini ve giydiği kıyafeti hatırlıyorum diyor vs..." Aslında kalbi durmuş durumda olan bir insandan bahsediyoruz. Bu, bilincin hala tetikte olduğunun bize göstergesi,
Yine ölümden dönenler şöyle anlatıyor; "o kadar mutlu andı ki, hiç ölümden korkmadım." Bunu deneyimlemiş olan kişilere sorun lütfen, "orada mutluluk anı var diyor." Bunun da aslında fizyolojik bir karşılığı var beyinde. Şu andaki çalışmalarla gösterildi ki, o sırada serotonin dediğimiz bir mutluluk hormonu patlama yapıyor beyinde.
Evet, kişi o anı huzurlu bir şekilde geçiriyor. Yani ölüme yaklaştığı o süreçte çok huzurlu, mutlu ve neşeli oluyor. Çok mucizevi bir durum.
Neden serotonin patlaması oluyor o anda? Bu çok gizemli ve güzel değil mi? Ama işte bunun bir açıklaması yok. Orada bunu deneyimleyen kişiler tekrar o anı yaşamaktan korkmuyorlar. Oysa bunu herkes deneyimlemiyor. Kalbi durmuş yüz kişiden, yüzde 80'lere kadar kalbi tekrar geri getirme şansı var. Yarısının kalbi geri geldiğinde, yarısının da dörtte biri bunu deneyimlemiş oluyor; herkes deneyimleyemiyor. Acaba gerçekten deneyimlemiyor mu; yoksa hatırlamıyor mu? Bu şu an bilinemiyor. O da hala bir muamma.
Ama deneyimlemeyenler bunu hatırlamayanlar ölüm anından korkuyorlar. Oysa deneyimlemiş, hatırlayanlar, ölüm anından korkmuyorlar. Farklı bir kişilikle karşılaşıyoruz o kişilerde. Kişilikleri birdenbire değişiyor ve hayata bakışları değişiyor. Karşısındaki insanı düşünen, daha paylaşımcı, huzura ulaşmış... bir kişiliğe sahip oluyorlar.
Onbeş dakika sonra ne oluyor? Kalp durduğunda, 20 saniye içinde beyin kapanıyor dedik. Ama bilinç aktif. Beyinde bizim bazı elektrik dalgalarımız var. Normal muhatabınla konuşurken alfa diye bir dalga var. Saniyede 15 kez atıyor. Uyurken delta var, 4 kez atar. Ama heyecanlandığımızda, aktif olmamız gerektiğinde gama dalgaları var. En hızlı beyin dalgası bu. Burada inanılmaz aktifiz. Bazen rüya döneminde yaşarız. Uçarız, kalkarız işte o sırada gama dalgaları vardır. Ölüm sırasında da 15 dakika hikayesi ölen kişinin beyninde elektrik dalgalarını takip etmişler. Görmüşler ki gama dalgaları çok aktif. Beyin o sırada inanılmaz derecede üretken çalışıyor. Bu da aşağı yukarı 15 dakika sürüyor. Bilinç en aktif hale geliyor. Bu sırada en iyi çalışan yer hafıza bölgesi. O sırada geçmiş hatıraları şerit gibi gözünün önünden geçmesi buraya denk geliyor. Tünel ve ışığın anlamı, beyinde kan akımı azaldıktan sonra, göz sinirleri ile birlikte sonlanır. En son göz sınırları hüzmeyi alır ve sonlanır.
Kalp durduğunda beyne oksijen gitmiyor ve beyin hasarı oluşuyor. Beyne beş dakika oksijen gitmediğinde, kalbin altındaki organlar yaklaşık yarım saat yaşayabiliyorlar. Beyine ortalama 5 dakika, oksijen ve kan gitmezse beyinde geri dönüşü olmayan hasarlar oluşuyor.
Beyin ölümü gerçekleşmiş olsa bile vücut fonksiyonlarına devam ediyorsa doğal olarak fişten çekmek istemiyorlar. Aile Hekimlere inanmak durumunda. Kesinlikle hekime inanmak durumundalar. Hastanın iyileşme oranı yapılan muayenelerle ortaya çıkarılıyor. Meseala hastaya oksijensizlik testi yapılıyor. Nöroloji, yoğun bakımcı ekip biraraya gelip, hastanın oksijeni çekiliyor ve refleksine bakılıyor. Beyin cevap veriyorsa hastanın şansı var denilebiliyor. Ama refleks vermiyorsa yaşam şansı yok sonucuna varılıyor.
Bir hipotez daha var. Burada beyindeki kimyasalların son noktayı görüp olayı kapatması söz konusu. Beynimizde Triptamin diye bir madde var, uykudaki rüyalar sırasında salgılanıyor, ölüm sırasında triptamin artıyor. Bu da olayı farklı bir boyuta taşıyor, diğer aleme geçiriyor gibi, beş dakika içinde bunu yapıyor. Trıptamin'in bu işte rolü olduğu söyleniyor ama bunu ölçmek mümkün olmuyor. Bu arada öldükten iki gün sonra vücuttaki bazı genlerimiz hala çalışıyor.
Yapılan araştırmada Kovid'in beynin küçülmesine sebep olduğu ortaya çıktı. Beyin küçülmesi nedir? Beynimizin gri ve ak maddesi var. Gri hakikaten gri, ak beyaz. MR'dan bile fark ediliyor. Ak madde beyindeki yollar, Elektrik kablosu gibi. Gri ise beynin kendi dokusu. Kovid sonrası özellikle gri maddede küçülme ortaya çıkıyor. Anlıyacağınız covid beynimizi allak bullak etti değerli dostlar. Yani beyin sistemi ve unutkanlıklar önümüzdeki 10 yıl çok konuşulacak. Özellikle şiddetli covit geçiren, hastaneye yatmış olan kişilerde unutkanlık daha belirgin olacaktır. Çalışmalar bunu söylüyor.
Yaşla birlikte insanların beyni de küçülüyor. Covid bunu belli oranda çabuklaştırıyor. Yüzde 2'lik küçülme belki çok büyük bir oran gibi gelmeyecek bize ama dikkat, konsantrasyon, çalışma belleğimizde etkilenme olduğu görülmüş. Koku merkezinde de küçülme olduğu gösterildi. İngiltere databankını baz alarak sonuçları yayınlamışlar. 700 küsur sayıda hasta beyinde küçülmeleri görmüşler.
Unutkanlık problemleri, konsantrasyon, çalışma belleğinde azalma vs...peki bunları geri döndürmek mümkün mü?
Beyin hücresinin yenilenmesi, tamir edilmesi pekala mümkün. Özellikle gri madde, hafızanın tamir edilmesi ve geri getirilmesi mümkün. Yalnız beynimize iyi bakacağız. Kapalı kutu olan beynimize hiç iyi bakmadığımızı kabul edelim. Göbeğim çıkmış yemeğime dikkat etmem lazım diyoruz. Ama beynimize iyi bakmak diye bir endişemiz olmuyor. Beyne oksijen gitmesi şart. Dışarı çıkıp eve dönerken yürümek çok önemli. Hafta sonu açık havada yürümeye çalışın. Beyne giden kan akımını, oksijen miktarını arttırmak gerekiyor. Omega 3, balık içeren besinleri, bol meyve, sebze, yeşil koyu yapraklı besiner tüketin. Şekerin beyin hücrelerini öldürdüğü bilinen bir gerçek. Beyin dinlendirilmeli. Düzenli uyku. Beyni medite edip sakinleştirmeli. Günde yarım saat beyni resetlemeli. Beyni dinlendirerek, huzura eriştir. Bu çok önemli, en önemlisi; yoga meditasyonunu uzmanlar çok öneriyor. Akşam yatmaya yakın dinlendirici müzik, gevşetici egzersizler yapılmalı. Yarım saat yeterli olur. En güzel düşünme ve rahatlama zamanı açık havada yaptığımız yürüyüştür. Beyni dinlendirmek mutlu etmek hiç zor değil. Ama iyi bakılmazsa küsmeye devam eder. Sosyalleş, mutlu ol, tenha bir yerde sonuna kadar bağır, kahkaha at, yeni şeyler öğren. Yürüyüş, bisiklet, yüzme gibi sporların yanında bir de dansı koymuşlar. Dans etmenin beyne faydalı olduğunu görmüşler. Bunlar içinde en önemlisi latin dansları. Farklı hareketlerle beynin her tarafını çalıştırdığı için hafıza bölgesi için tavsiye edilmiş... benim en bilmediğim konu ama bilim insanları latin danslarını öneriyor. Karadeniz oyunlarını görmediklerini düşünüyorum...
Selam ediyorum'
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum